KARNI DOYMAYANLAR – GÖZÜ DOYMAYANLAR
Kemal Burkay
Bir önceki yazımın girişinde şöyle demiştim: “Böyle bir salgınla karşılaşınca nerdeyse pusulayı şaşırdık, hayatımız değişti.”
Böyle olması bir yönüyle doğal. Bu virüs yeni ve henüz aşısı yok. Karantina ve benzeri tedbirler alınmasa bugün yaşanandan çok daha büyük hayati kayıplara yol açacağına kuşku yok.
Öte yandan, günümüzde bile çok sayıda insan yaşamına yol açan tek hastalık veya tek neden o mu? Bu günlerde sosyal medyaya da sık sık yansıdı: Dünyamızda sadece açlıktan günde 8 000 çocuk ölüyor… Bunlar genellikle savaş ve kıtlık yaşanan ülkelerde. Yemen’de, kimi Afrika ülkelerinde açlıktan bir deri bir kemiğe dönmüş çocukların yürek burkan manzaraları zaman zaman gazete ve televizyonlara yansıyor. Bu, ayda 240.000 ölüm eder. Bir de buna savaşta, kurşun ve bombalarla ölen çocukları, açlıktan ve savaştan ölen büyükleri eklerseniz, günlük rakam 8000 bini kat kat geçer. Covid 19’dan ölümler ise, en yoğun zamanında bile tüm dünyada günde 8000 rakamına ulaşmadı. Ve toplam sayı son üç ayda 200.000 dolayında idi.
Peki korona nedeniyle ortalığı velveleye veren çevreler, ülkelerin yönetimleri, medya, açlık ve savaşın yol açtığı çocuk ölümleri veya bir bütün olarak kitlesel ölümler konusunda neden suskunlar? Neden sanki böyle bir şey yokmuş gibi davranıyorlar? Onlar insan değil mi?
Evet ama, onlar yoksul ülkelerin insanları… Onların ölümü gelişkin kapitalist, emperyalist ülkelerde sisteme bir zarar vermiyor, kapitalist çarkın işleyişini aksatmıyor. Oysa Covid-19, baylarımızın kendilerini ve çocuklarını da tehdit ediyor. Ayrıca ve onlar açısından en önemlisi sistemin “normal” işleyişini tehdit ediyor. Fabrikalar, tarım, hizmetler sektörü, ithalat-ihracat duruyor veya büyük ölçüde sekteye uğruyor.
Kapitalist ve emperyalistlerimizi ilgilendirmeyen, onların umursamadığı sadece yoksul ülkelerde, savaş ve kıtlığın yol açtığı açlıktan kitlesel ölümler mi? Bu türden daha neler var, neler…
Örneğin doğa ve çevre kirliliğinin; atmosferin, toprağın, suyun kirlenmesinin doğal hayata, tüm canlılara ve bizzat insana verdiği zararlar… Dünyanın dörtbir yanında, özellikle büyük kentlerde, fabrika bacalarının, taşıt gazlarının yol açtığı hava kirliliği ve duman nedeniyle nefes almak zorlaşıyor. Daha bu Covid-19 olayı yokken Çin’in gökdelenlerle süslü büyük kentlerinde insanlar maskelerle dolaşıyorlardı. Bu kirlilik kanserin artmasının diğer bir nedeni.
Peki tarımda kimyasal ilaçlar kullanıldığı, tohumların genleriyle oynandığı, hormon kullanıldığı için bozulan besinlerin yol açtığı hastalıklar, en başta da artan kanser vakaları…
Yılda, ayda ya da günde kanserden ölüm oranları nedir? Sanırım koronadan ölüm oranının kat be kat üstünde…
Peki dünyamızın saygıdeğer devlet yöneticileri, medyası bunu hiç gündeme getiriyorlar mı? Bu konuda şamata kopardıklarını hiç duydunuz mu? Ne gezer!…
Böyle bir şey baylarımızın işine de gelmez. Çünkü onlar habire üretmek, daha çok üretmek ve satmak çabasındalar. Kârlarına halel gelmemesi için fabrika bacalarına filtre takmaya, kirli, asitli fabrika artıklarını arıtmaya bile yanaşmıyorlar. Bu nedenle hem atmosferi, hem suları ve toprağı akıl almaz biçimde kirletiyorlar.
İneklerin cift doğurması, patateslerin iki yüz gram yerine iki kilo olması, domates ve biberlerin salkım saçak ürün vermesi için hormon kullanılmasını teşvik eden, büyük çiftlik sahiplerinin yanı sıra, küçük çiftçiye, sıradan köylüye hormon ve kimyasal kullanmayı öğreten onlar…
Kapitalistlerimiz ve emperyalistlerimiz karınlarının doyması için değil, gözleri doymak bilmediği için bütün bunları yapıyorlar.
Bay Trump dünya ikliminin daha da kötüleşmesini önlemeye yönelik Paris İklim Anlaşması’ndan çekildi. Bu anlaşmanın ABD ekonomisine zarar verdiğini ileri sürerek…
Düşünün, ABD dünyanın en güçlü ekonomisine sahip. Adam başına düşen ortalama milli gelir yılda 50.000 dolar, yani 350.000 TL… ABD toplumunda çok yemekten, aşırı beslenmeden dolayı çağın hastalığı obezite oldukça yaygın. ABD toplumu yediği kadar da çöpe atıyor, ki salt bu bile Afrika’nın tüm açlarını doyurabilecek miktarda…
Ama Bay Trump’ın gözü doymuyor. Adam başına ulusal geliri herhalde 100.000 dolara, ABD’yi ve dünyanın başka ülkelerini –bu arada İstanbul’un Mecidiyeköy’ünü- donatan Turmp Tower’leri birkaç katına çıkarmak istiyor…
Gerçi Amerika’da bu yüksek ulusal gelire karşılık sokaklarda yatıp kalkan açlar ve sefiller de az değil, milyonla… Ama onların derdine derman bulmak için yapılması gereken, dünya iklimini daha çok bozacak bir sorumsuzluk ve pervasızlık değil, ulusal gelirin adil bölüşümü ve kimseyi aç, evsiz, işsiz bırakmayacak tedbirler almaktır.
Elbet, salt Bay Trump değil. O dünyaya ve hayata dolardan gözlüklerle bakan tipik bir kapitalist. Ama dünyamızın cümle kapitalistleri aynı anlayışa sahipler. Daha çok kazanmak için ne lazımsa yapmak. Bunun için savaş da çıkarır, çevreyi de kirletir, dünyayı yaşanmaz hale getirirler. Kapitalizmin doğası budur. Onların hayata bakış açılarının değişebileceğini sanmak saflık olur.
Devam edecek
7 Mayıs 2020