Latif Epözdemir*
Bugün anneler günü. Dünyanın bir kısım anneleri mutlu oluyor her anneler gününde. Nasıl mutlu olunmaz ki, insan sevince, sevilince.
Lakin sevinmiyor milyonlarca anne, dünyanın kan ve zulüm ikliminde. Filistin’de,Suriye’de, Irak’ta, Kürdistan’da ve Türkiye’de.
Evlere kapanmış dört aydır evde akşama kadar hizmet etmekten belini doğrultamayan anneler var şu korona günlerinde dünyanın yüz seksen üç ülkesinde.
Bugün anneler günü. Çocuklarla kucaklaşmak yok el öpmek de. Belki uzaktan bir göz süzüşle sevincini belli edebilecek ya da görüntülü sohbetler sonrasında bir kargo elemanı kapıyı çalacak ve hediyesini verecek annelere bu korona günlerinde.
Bugün anneler günü. Mutlu olmak, neşelenmek en doğal hakkıdır annelerin hiç kuşkusuz ve elbette…
En çok da insanı üreten olduğun için sen ne kutsal bir varlıksın ey anne… İnsanı üreten onu büyüten yaşama hazırlayan ve bağrına basan kutsal varlık; Ey anne! Tüketim çılgınlığında sana sadece bir gün bağışlamış düzen yanılmakta. Senede bir gün değil tüm günler sana feda olsun ey kutsal anne…
Kutsal ama horlanmış, dövülmüş benim ülkemde. Kutsal ama yüreği kan ağlayan anne benim ülkemde. Cinsel tacize, töre cinayetine, erkek egemen baskısına boyun eğmiş, makûs kaderine razı gelmekten başkaca da bir çaresi kalmamış anne.
Yaşama en çok duyarlı, insanı var etmenin sancılarını en çok çekmiş, ölümü yüreği kan ağlayarak sineye çekmiş anne. Bugün anneler günü işte…
Oğul tadında bir yaşama hasret anne. Canilerce tecavüze uğramış ve katledilmiş genç kızına çeyiz sandığından çıkarıp mutluluğu püskürtememiş anne. Bugün anneler günü!
Neşe içinde pahalı hediyeler beklerken diğer bir anne. Hayattan, acılardan zulümden habersiz, her yıl pırlanta koleksiyonuna yenilerini eklemek üzere 10 Mayıs’ı bekleyen anne.Lakin sevinmiyor senin pırlanta hediyelerinden sonraki sevincinle oğlu kirli savaşta kurban edilmiş olan ve seninle aynı atlasta bulunan yaslı anne.
Bugün anneler günü…
Her anneler gününde ve ömrünün tüm günlerinde sevinci ve mutluluğu arayan anne. Bugün anneler günü, silkin sen de sevin, mutlu ol bir gün dahi olsa senede. Belki kültüründe yok böyle şeyler ya da haberin yoktur annelerin bir günü olduğundan, işte bugün anneler günü..
Bugün anneler günü ve bugün belki de, pahalı bir hediye yerine, ağır bir acı ile yüzleşeceksin anneler gününde. Oğlun tabutlar içinde kapına gelecek ve son bir kez sana gülecek kalabalıklar içinde. Sen inanamayacaksın onun öldüğüne. Ve daldığın seraptan uyanıp isyana duracaksın yüreğinin derininde. Bugün anneler günü işte. Bu acımasız ve adaletsiz sistem ne için olduğunu belletmeden senin çocuğunu kendi çarkına yem edecek.
Bugün anneler günü. Yol gözlediğin evladının mezar yerini bile bilemeyeceksin belki. Kefensiz yatacak düştüğü yere. Ölüm haberi çok sonradan sana gelecek ve yüreğine kan dolacak. Bu ölüm nereden gelir hangi iklim salar bu kabulü imkânsız acıyı. Hangi vicdan onay verir ki bu ölüme. Ölü cesetler üstünde poz veren ırkçı beynin yönlendirdiği bedene nasıl insan denilir anne?
Ey anne; gel izin verme bir daha bu zulme, bu ölüme, bu kan iklimine.
Bugün anneler günü, ne bileyim işte.
Yol bekler kimi anne, kulağı kirişte.
Neşe dolacak gönlü kimi anne evladını görünce. Dualar okuyacak, tanrıdan uzun bir ömür ve mutluluk dileyecek çocuğunu her gördüğünde. Hediye almasa da olur. En büyük hediyesi sağ ve salim oluşudur onun için evladının.
Bugün anneler günü. Arjantin’deydi anneler uzun bir dönemde. Tarih yazdılar Del Mayo Meydanı’nda. Gözaltında kaybedilmişti çocukları. Genci, yaşlısı, erkeği kızıyla binlerce kayıp çocuk için bir yumruk olmuştu anneler Arjantin’de.
İstanbul / Taksim’e taşındı hüzünleri gözaltında kaybedilmiş çocukların annelerinin hüznü. Cumartesi Anneleri olarak geri geldiler. Her şeye rağmen yılmadılar, direndiler, diken oldular zalimlerin gözbebeklerinin içinde durdular. Biz anneyiz dediler. Nerede çocuklarımız diyerek iki elleri ile zulmün yakasına sarıldılar. Biz anneyiz, üreten biziz insanı. Nasıl kaybedersiniz en kutsal emanetlerimizi…
Genci, yaşlısı kızı erkeği ile Çerkesi, Lazı, Türkü ve Kürdü ile Cumartesi Anneleri bir destan yazdılar. Birleştiler, bir oldular diri oldular. Onları birleştiren, dirileştiren acıları ve umutlarıydı. Özlemleri onları ortaklaştırdı. Evlatları bir gün çıkıp gelir diye boş tuttular yüreklerini her günde ve elbette ki her anneler gününde..
Bugün anneler günü.
Evladından ayrı birçok anne. Bir çoğu iki kez telaşlı. İki evladı silah elinde farklı cephelerde. Belki de birbirleri ile karşılaşacaklar ama kucaklaşamayacaklar, aldıkları emirleri icra ederek tetiğe basacaklar. Ya asker öldürecek Kürd gencini, ya da Kürd genci vurmak zorunda kalacak asker kardeşini.
Ölüm adın kalleştir zaten. Bilir tüm annelerin yüreği, zulmün nereden geldiğini. Ürperir geceleri tatlı düşler görür, çocukları el ele ona beyaz karanfiller getirir anneler gününde.
Açık tutar kapısını son nefesine kadar gelirse oğlu üşümeden girsin içeriye diye. Berfo ana olur bu zulüm ikliminde her anne. Gelmez oğlu, gelemez. Ölür Berfo Anne, gözleri açık gider, hasreti tüter son nefesinde bile.
Gözaltında kaybedilmiş çocukları için yüreğini ortaya koymuş ey kutsal anne; Bugün anneler günü…
Kanlı tuzaklarda, hain uykularda oğlu ile kardeşinin kellesi torbadan çıkarılıp masa üstüne döküldüğünde, ağlamadan, boyun eğmeden, yiğitçe direnerek yüreğine karşı, sevindirmemek için canileri, kafası bedeninden koparılmış çocukları teşhir eder anne ve başı dik;
“Berxê nêr, ji bona kêr” der, gömer acısını içine.
O acı yıllar sonra bir intikam duygusuna döner, gözü kapalı atar kendini kavganın içine torunları ve onlardan olma çocukları. Bu zulüm dinsin diye.
Bugün anneler günü!
Olmasaydı annelerin gözünde kanlı yaş, olmasaydı gönüllerinde o sızı, o kanayan yara.
Özgür bir gelecek için gülüşleri uçuşsaydı havalarda her renkten, her dinden, her halktan annelerin. Neşeli gülücükler içinde kucaklayabilselerdi çocuklarını. Özlem gideren kucaklaşmaları en büyük hediyeleri olsaydı annelerin her anneler gününde…
Bugün anneler günü. Kutlu olsun sana Fulya Hanım, Ceren Teyze, Özlem Abla..
Bugün anneler günü, haberin var mı, Sitîxan, Rewşen Xanim, Perîxan, Gûlê ve Rindê.
Bugün anneler günü. Her anne kendi hülyasında…
DİRENEN ONUR**
Bir kasırga eserdi on yılda bir
Ortalık toz duman, hüzzam kokardı hayat,
Sevgi kurşuna dizilir ve onur kalbinden vurulurdu.
Direncin adı Berfo olur dört bir yanda zulme inat
Otuz yıl geçer aradan,
Ama o hala izini sürer gözaltında kaybedilmiş oğlu Cemilin.
Gün gelir dayanamaz artık bedeni, yenik düşer hayata,
Kemiklerini göremeden Cemilin, göçüp gider.
Ülke bir yangın yeridir, günler nalınlarla geçer,
Cellatlar fermana durmuş, insan öldürmeye ant içer
Gül dalında kırıktır, sevmeyi unutmuş
Analar evlat acısı ile kıvranır, gülmeyi unutmuş
Bu yangın nerden gelir, kim körükler bu ateşi bilinmez.
Çünkü açık bırakmıştır Berfo evinin kapısını ardına kadar
İlk günden otuz yıl boyunca,
Oğlu gelince hemen girsin diye, üşümeden içeriye.
Bu ne yaman sevdadır, bu ne yangın yürek
Bu ne özlemdir bu ne derin yara
Bir ömür yol gözlemiştir dalıp uzaklara.
Bedeninin ölüsünü soğuk bir morg odasında bile göremedi,
Oğlu Cemilin yaşamı boyunca,
Elinde torbası ile gezdi durdu, sokaklarda
Günün birinde verirlerse eğer oğlunun kemiklerini
Toplayıp koyabilsin diye torbasına.
Şahdamarını besleyen topraklarına
Cemilin kemiklerini emanet etmek için
Elinde boş torbası ile
Olmadı, tek tesellisi buydu ama olamadı, oldurmadılar.
Berfo öldü,
Cemilin kemikleri hala bulunamadı.
Vasiyet etmişti;
Bulunmadan oğlumun kemikleri, ölsem de gömmeyin beni,
Ruhunda çıkmış yaralar sağalmayacaktı oğlu bulunmazsa,
Bedeni derin acılar çekmişti zaten yıllar boyunca.
Örtmeyin üstümü toprakla, kapanmaz gözlerim
Cemili arar dururum.
Sıvasız bir evdendi, sararmış bir yüzle direnmişti zulme
Sıralı ölüm çaldı bir gün kapısını, dalından koparıp aldı can parçası evladını.
Savaş gerçekleri öldürür önce, sonra gerçekler alt eder savaşı kara günde
Gerçekler bembeyaz giysiler içinde.
Berfo Ana öldü,
Vasiyetinin tersine memleketine gömüldü,
Cemilinin faillerinin bulunmasına dair direncin
Işığı da Berfo ölünce söndü..
*HAK-PAR Genel Başkanı
**Latif Epözdemir’in Ahvalimin Şiir Rengi kitabından