Dost ve arkadaşlarıma
Kemal Burkay
Sosyal medyada bazı kişilerin haksız ve düzeysiz sataşmalarıyla çok karşılaştım, zaman zaman bu konuda yazdım. “Sosyal medya sokaklar gibidir, oradan adam gibi adamlar da geçer, her türden ipsiz sapsız da” dedim. Bazılarının sosyal medyayı umumi helaların duvarı gibi kullandığını söyledim.
Buna karşı yapılacak bir şey yok ne yazık ki. Herkese açık sosyal medya bir yana, günlük gazetelerde köşe yazıları yazan, televizyonlarda yorum yapan insanların tümü bile düzeyli değildir; onlar arasında bile ölçüyü kaçıranlar, işi edepsizliğe, yalana, hakarete, küfre vardıranlar çıkıyor.
Bunda şaşacak bir şey yok; düzey, dürüstlük, saygınlık herkese nasip olmayan niteliklerdir.
Siyasete giren insan dostlar, iyi arkadaşlar gibi düşmanlar da kazanır. Yazarlar, düşünce adamları da öyle. Yaptıklarınızdan ve söylediklerinden hoşlanmayanlar çeşitli biçimlerde tepki gösterirler. Ve “elin ağzı çuval değil ki büzesin” diye bir söz vardır.
Bu doğaldır; siyaset farklı örgütlerin, farklı çıkarların, farklı yol ve yöntemlerin çekişmesidir. Bazıları bu rekabeti daha uygarca yapar, yalana, komploya tenezzül etmez –hele hele haklıysa- gerek duymaz. Bazısı ise –özellikle de haksız olanlar, yanlış yerde duranlar- rakiplerini yıpratmak için yalana, hileye, komploya, küfre ve hakarete başvururlar.
Bir başka deyişle siyasal mücadele de düşünce ve sanat hayatı da dikensiz değildir.
Savunduğu davanın haklı olduğuna, doğru yolda olduğuna inanan kişi tüm bu olumsuzluklara aldırmadan kararlı biçimde yoluna devam etmelidir.
Meyveli ağacı taşlarlar diye güzel bir halk sözü var. Ve taşlandı diye ağaç meyve vermekten geri durmaz.
Ben de uzun siyasal hayatım boyunca başkalarının attığı taşlara çokça hedef oldum. Bunların bazısı karşı cenahın taşlarıydı. Biz, zulme ve sömürüye karşı özgürlük ve insanca bir dünya için mücadele ettik. Birileri de söz konusu zulüm ve sömürü sistemini sürdürmek için çabaladılar. Bu nedenle onların taşı beklenmeyen bir şey değildi.
Kendileri Ezilen, sömürülen kesimlere mensup oldukları halde egemenlerin hizmetine girmiş, ya da onlar tarafından beyni yıkanıp kendi hizmetlerine koşulmuş kişiler de az değildir ve bu mücadele süresince sık sık onların da saldırılarına uğradık.
Yine, sözde bizim cenahta oldukları halde çeşitli nedenlerle (belki yanlış yapıp davaya zarar verdikleri, belki haset ve benzeri duygularla) bize ters düşen çevre ve kişilerle de çekiştik.
Belki onların bir bölümü de kendi yollarının doğru, bizimkinin yanlış olduğunu düşündüler… Tüm görüş ayrılıkları kötü niyete yorulamaz.
Eğer yaptığı işin gereğine inanan, kararlı biri iseniz bütün bunlar sizi yorar, canınızı sıkar, zamanınızı ve enerjinizi alır; ama yolunuzdan çevirmez, çevirmemeli.
Şu günlerde PSK’nin legale çıkma çabası nedeniyle yaşadığımız, PSK ve HAK-PAR bakımından bir bölünmeye yol açan olaylar nedeniyle sosyal medyada yine tartışmalar yaşanıyor ve bu tartışmalara bazen üçüncü şahıslar da katılıyor. Tartışma zaman zaman kişisel düzeyde can sıkıcı atışmalara dönüşüyor.
Kanımca bu tartışmalar, düzeyini korumak, gerçekleri ters yüz etmemek ve hakarete vardırmamak şartıyla doğaldır. Kısır, yıpratıcı atışmaların ise kimseye ve yıllar boyu birlikte sürdürüp bugüne getirdiğimiz mücadeleye bir yararı yok.
Tartışmalarda benim adım da sık sık gündeme getirildiği ve bazı yoldaşlar beni savunma gereğini duydukları için bu satırları yazma gereğini duydum.
Yoldaşlarım rahat olsunlar. Harcanan emekleri ve bunun ürünlerini görmeyenler veya yok sayanlar çıkabilir. Ama bununla gerçekler değişmez. Kimse kimsenin itibarını yok edemez. İtibar başkasının lafıyla kazanılan bir şey değildir ve başkasının lafıyla kaybedilmez.
Bence yapılması gereken sosyal medya üzerinden ya da başka türlü, gereksiz atışmalardan uzak durmak, işimize yoğunlaşmaktır.
PSK bizim geçmişimizdir. Bugün bir bölüm eski yoldaşla yollarımız ayrılsa da hepimizin onda, şu veya bu oranda emeğimiz var; biz bu onurlu geçmişimize sahip çıkarız.
Ama örgütler bizim için ne kadar değerli olursa olsun, amaç değil araçtır. Gün gelir koşullar değişir, araç da değişir. Bize göre PSK miadını çoktan doldurdu. Şimdi özgürlük ve demokrasi mücadelemizi, koşullara uygun bir örgüt ve birlik projesi olan HAK-PAR’da sürdürüyoruz. Şu anda PSK’yı legale çıkarma adına, ayrı bir örgüt kurma çabası içinde olan arkadaşlardan birçoğunun görüşü de son zamana kadar böyleydi. Olabilir; insanlar görüş ve tutum değiştirebilir…
Bizden farklı düşünenler ne yaparlar, onların bileceği iş.
Bize düşen ise bu aşamadan sonra kısır çekişmelerle zaman öldürmeyip görüşlerimizi kitlelere iletmek, HAK-PAR’ı büyütmek, güçlendirmek için seferber olmaktır. İyi çalışırsak bunu başarabiliriz. Son birkaç yıllık deneyim bunun kanıtıdır.
Yazımı yıllar önce yazdığım “PANZEHİR” adlı şiirimle bitireyim:
Barış ve özgürlük kavgasında
Başı dik, onurlu, direngen
Bir ersen
Dostun da çok olur, düşmanın da
Kimi de sözde senin kampında
Okları sana çevriktir
……………………………..
Ama sen çetin ceviz ol
Daha da hırsla sarıl işe
Tarlanı ek biç, donat ürünlerle
Tüm kötülüklerin panzehiri odur
Mayıs 1991