Sersala We Pîroz Be/Yeni Yılınız Kutlu Olsun.
Türkiye yeni yıla başarısız darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal rejimi ile giriyor.
Parlamento işlevsiz halde ve Türkiye kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor.
AKP ve MHP oylarıyla, 12 Eylül 1980 Faşist Askeri anayasa üzerine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı sisteminin yarattığı gerilimle, çözümsüzlüğe terk edilen, başta Kürt sorunu ve Alevi sorunu olmak üzere temel toplumsal sorunların ürettiği gerilim birbirini besleyerek büyüyor.
Bu gerilimlere Ortadoğu’da krizlere gözü kapalı dahil olma, Kürt karşıtlığı üzerinden yürütülen Suriye ve Irak politikaları, Avrupa ülkeleri ve ABD ile neredeyse ipleri tümden koparmaya yönelik çıkışların yarattığı basıncı da eklemek gerek.
Türkiye her geçen gün, daha çok demokrasiden, uygar dünyadan uzaklaşıyor.
Gelir dağılımındaki büyük adaletsizlik sürüyor.
İktidar ekonomik büyümeden bahsetse de, bu büyümeden sadece küçük bir kesimin nemalandığı, geniş halk kitlelerinin payına ise daha çok yoksulluk düştüğü ortada.
Asgari ücretin açlık sınırına yakın, 1603 TL olarak açıklandığı Türkiye’de işsizlik artıyor, işçiler, emekçiler, esnaf kan ağlıyor.
2017 yılı devletin, Kürt meselesine yaklaşımı açısından da eskiye, inkârcı ve bastırmacı ezberlere dönüşün pekiştiği yıl oldu.
PKK’nin silahlı mücadeledeki ısrarı ile buzdolabına kaldırılan “çözüm süreci” yerini ağır, tahrip edici ve legal siyaset alanını da dinamitleyen şiddet politikalarına bıraktı.
2017, bu şiddet politikaların aralıksız ve acımasızca yürütüldüğü, “Kürt karşıtlığının” iç ve dış siyasette belirleyici olduğu, bir kez daha demokratikleşme çabalarının tıkanmasına neden olan bir yıl oldu.
Bu Kürt karşıtı politika, Güney Kürdistan’da Kürt halkının meşru yollarla, tamamen demokratik ve barışçıl bir şekilde, bağımsızlık için referandum yapması sırasında çok daha görünür oldu.
Sandıklara giderek yüzde 93 oyla bağımsızlık iradesini tüm dünyaya ilan eden Kürtler; “Türk “ devletinin nasıl, İran, Irak Merkezi Hükümeti ve Haşti-Şabi terör örgütü ile ittifak yaparak, ambargolarla, ağır hakaretler eşliğinde Kürtleri tehdit ettiğini gördü.
Yine referandum sonrası İran’ın yönlendirdiği Irak merkezi Hükümeti, Haşti-Şabi terör örgütünün Kerkük ve tartışmalı bölgeleri işgal girişimine tanıklık etti ve onlarla iş birliği içine giren ihanetçi Kürtleri hüzünle izledi.
Keza, başta ABD olmak üzere, “büyük” devletlerin, Kürtlerin en meşru hakkı olan “bağımsızlık” iradesini boğmak için sömürgeci bölge devletlerinin saldırılarını, provokasyonlarını nasıl kayıtsızlıkla izlediklerine şahit oldu.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen 2017 yılı Kürtlerin ana sütü kadar helal olan bağımsızlık yürüyüşünün ete kemiğe büründüğü, Kürt milletinin tüm dünyaya, bağımsız devlet olarak yaşamak istediğini, yüzde 93 oyla ilan ettiği bir yıl oldu.
Bu gerçeklik, ihanetlerle, provokasyonlarla, saldırılarla değiştirilemez.
Söz söylendi.
Ortadoğu yeniden yapılanırken Kürtler de mutlaka özgürlüklerine kavuşacaktır.
Kuşku yok ki; Bölgenin barışa ve istikrara kavuşması Kürt sorununun adil çözümüne bağlıdır.
Yeni yıl ülkemizin de içinde olduğu Ortadoğu’da pek çok sorunun çözüm yılı olacaktır.
Gecenin en karanlık olduğu an güneşin doğmak üzere olduğu andır.
Biz umutluyuz.
Yeni yıl özgürlük ve demokrasi mücadelesinin hedeflerine yakınlaştığı yıl olsun.
Sersala we pîroz be.
31.Aralık 2017
Hak ve Özgürlükler partisi (HAK-PAR)
Basın Bürosu