HAK-PAR Genel Başkanı Refik Karakoç; Türkiye Kürd karşıtı politikaları terk etmelidir |
Değerli misafirlerimiz ve basın mensupları sevgili HAK-PAR’lı arkadaşlarım. Partimizin 7. Olağan kongresine hoş geldiniz. Kongremizi çok da tasvip edilmeyen bir zamanda, biz bütün kürdleri derinden üzen Kürdistan’ın güney parçasının bir bölümünün işgal edildiği bir zamanda yapıyoruz. Öte yandan kuzey parçanın bulunduğu Türkiye’de ise olağanüstü halin uygulandığı her türlü talep ve muhalif seslerin kanunsuz hukuksuz uygulamalarla susturulduğu bir süreci yaşamaktayız. Siyasetçilerin , gazetecilerin, akademisyenlerin cezaevlerine doldurduğu bir tabloyla karşı karşıyayız. Suriye’de amansız bir vekalet savaşı ülkeyi baştanbaşa viran ederken Suriye Kürdistanı’daki Kürdler de bu yıkım ve savaştan olumsuz etkilenmektedir. Kürdistan toprakları baştanbaşa savaş alanına dönüştürülmüş durumdadır. 1.Dünya Savaşından sonra İngiliz emperyalistleri tarafından yapay olarak oluşturulan, Irak devleti sınırları içinde kalan Güney Kürdistan’da kalan Kürdler bu güne kadar gün yüzü görmediler. Irak hükümetleri Kürdlerin hak-hukuk taleplerini “Enfal” adını verdikleri toplu katliamlarla, Halep’çe de olduğu gibi kimyasal silahla topluca yok etmeyi denediler. 4500 köyü yakıp, yıktılar. Ama soy kırımlara tabii tutulan, asimilasyon politikaları ile yok edilmeye çalışılan Kürdler, meşru hakları ve özgürlükleri için mücadeleden asla vazgeçmediler. Bugün de durum aynıdır. Irak hükümeti, paramiliter Haşdi Şabi çeteler ile birlikte, ağır silahlarla donatılı ordusuyla, Güney Kürdistan’ın DEAŞ saldırıları sonucu işgalden kurtarılan tartışmalı bölgelerini ihanetçilerin yardımıyla işgal ettiler. Yurtsever pêşmerge güçleri ise işgalcilere karşı amansız bir mücadele vermektedir. Tarih bir kez daha gösterdi ki Kürdistan’ı aralarında bölen devletler, Kürdler insani hak ve özgürlüklerini elde etmesinler diye, her hal ve şartta bir araya gelebiliyorlar. Kürdistan’a saldırıyorlar. Gıda ve ticaret kapılarını, hava sahalarını kapatarak, uluslararası hukuku da çiğneyerek, bir halkı sindirmeye çalışıyorlar. Oysa Kürdistan Federe Bölgesinin kendi kaderini belirleme isteği meşru bir haktır. Uluslararası hukuka uygundur. Ortadoğu’da istikrarsızlığa neden olan ve barışı tehdit eden bir sorunun çözümü açısından da önemlidir. Kürdler hak-hukuk sahibi olmasın diye kıyamet koparan ülkelerden biri de Türkiye’dir. Oysa Türkiye, hem içerde hem de İran ve Suriye’de takip ettiği Kürd karşıtı siyasetin kendisine yarar getirmesi bir yana, ciddi sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlar yaratacağını görmelidir. Diğer parçalarda Kürd’lerin meşru haklarına kavuşması Türkiye için tehdit değildir. Güney Kürdistan devlet olursa, en çok Türkiye’ye fayda yaratacaktır. İçerde Kürd sorununun çözümünde katkısı olacak, enerji konusunda Türkiye’nin en önemli ihtiyacını, en ekonomik bir şekilde çözecektir. Özellikle Türkiye aklıselim politikalar sürdürmeli, Kürdistan Federe Bölgesi ile son zamanlarda geliştirdiği ilişkileri daha ileriye taşımalı ve iyi komşuluk ilişkilerinden çok kazançlı çıkacağını görmelidir. Kürdistan Federe Bölgesi kimseye tehdit olmadığı gibi, farklı etnik ve mezheplerin kardeşçe yaşadığı bir coğrafyadır. Tüm komşu ve Ortadoğu’da çıkar ve hesabı olan ülkelerin bu durumu göz önüne alıp Kürdistan Federe Devleti’ne sahip çıkması gerekir. Kürdistan Federe Bölgesine düşmanlık Türkiye’nin yararına olan bir siyasi tutum değildir. İyi ve dostane komşuluk ilişkileri, Türkiye’nin ekonomik gelişmesine, iç barışına, bölgede ve uluslararası alanda itibarının güçlenmesinde yararı olacaktır. Bu duruma rağmen hükümet yetkilileri ile bir kısım siyasetçiler, Güney Kürdistan halkı ve Sayın Barzani’nin şahsında tehdit ve hakaretler ile saldırmaktadır. Kürd halkının bütün bu hakaret ve saldırılara bir cevabının olacağını herkes görecektir. Bütün Kürdistanlılar, Kürdlerin her kurumu, Kürdistan Federe Bölgesi’ne yönelen tehdit ve ablukaya karşı sessiz kalmamalıdır. Diplomatik temaslar yapılmalı, dünya kamuoyu duyarlı hale getirilmeli ve bu yönde yoğun çaba gösterilmelidir. HAK-PAR, Başta ABD, AB ve Rusya olmak üzere, tüm bölge ve uluslararası kamuoyunu, bu işgale karşı tavır almalarını ve de Kürd halkının barışçıl yollarla kendi kaderini ve geleceğini belirleme hakkına saygılı olmaya davet etmektedir. Rojava’da Kürdler Duhok anlaşmasına uygun olarak birliklerini oluşturarak ve Suriye’nin federal bir sistemle yönetilmesi için aktif rol almalı ve Kürdler için federal bir çözüm talep etmelidirler. Biz HAK-PAR olarak Türkiye’de hemen hemen var olan tüm sorunların çözüm anahtarı olan Kürd sorununun çözümünü federatif bir sistemle mümkün olduğunu söylüyoruz. Eşitlik temelinde federal bir sistem, Türkiye’yi huzura kavuşturur. Bunun ilk adımı da demokratik, laik özgürlükçü federal sistemi içeren bir anayasa ile atılabilir. Federal Anayasa Türkiye’deki tüm halkların haklarını güvence altına almalıdır. Her halk, anadili ile eğitim yapabilmelidir. Kürdçenin her iki şivesi de eğitim ve resmi dil olmalıdır. Diğer taraftan anti demokratik bir yönetim olan olağanüstü hal beşinci kere uzatıldı. OHAL biran önce sonlandırılmalıdır. Şiddet politikaları terk edilmeli ve normal siyasetin önü açılmalıdır. Türkiye’de ve Ortadoğu’da Kürd karşıtı politikalar her geçen gün Türkiye’yi çıkmaz bir sokağa doğru sürüklemektedir. Bu gidişat gelecek kuşakların da sıkıntılar çekmesine sebep olacaktır. Bu nedenle Türkiye dış politikasını gözden geçirmeli ve Kürd karşıtı politikaları terk etmelidir. Kürdistan’ın diğer parçaları ile iyi komşuluk ilişkisi içersine girmelidir. Dünyada Türkiye benzeri sorunu olan ülkeler, üniter yapıdan federal sistemlere geçerek sorunlarına çözüm buldular. Günümüzde artık merkezi yönetimlerden, ademi merkeziyetçi denilen, yerinden yönetimlere geçilmektedir. Yerel yönetimler güçlendirilmektedir. Yetkilerin çoğu yerel yönetimlere devredilmektedir. Türkiye yeni anayasal sisteminde Ademi Mekeziyetçi bir idari sistem uygulamasına geçmelidir. Kürd sorununun yanı sıra, Türkiye’de bir diğer önemli sorun da Alevi sorunudur. Devletin tüm inanç guruplarına aynı mesafede durması gerekir. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye laik bir ülke değildir. İşsizlik, kadın, çevre ve diğer sorunların çözümü bu iki önemli sorunun çözümünden sonra kolaylaşacaktır. Bu gün Türkiye’de, günde 1 bazen birden fazla kadın cinayeti işlenmektedir. Dünyanın hiçbir yerinde böyle vahşet yoktur. Öte yandan yine dünyada her yıl 7 milyon kız çocuğu zorla evlendiriliyor. Yine Türkiye’de son 9 aylık dönemde 1485 işçi çalışırken yaşamını yitirdi. İşçi ölümleri son yıllarda – Denetimsiz koşullar – Özelleştirmeler – Taşoran uygulamaları ile birlikte arttı. HAK-PAR bu önlemlerin alınabileceğini söylemektedir. – HAK-PAR Demokrasi ve Özgürlük talebi olanların partisidir. – HAK-PAR bir birlik ve milli özelliği olan bir partidir. – HAK-PAR da demokratik-işleyiş esas, şeffaflık ise bir ilkedir. Şiddet dışı kuluvarda, barışı, demokrasiyi, özgürlüğü ve eşitliği talep eden herkesi, HAK-PAR’da yer almaya, sahip çıkmaya ve birleşmeye çağırıyorum. Yaşasın HAK-PAR! Bijî HAK-PAR! |