GÜNCEL

Kürt etnik kimliği ve (Zerdüştlük) Zeradeştlik üzerine (Belgesel)

 

Dünyanın neresinde olursa olsun, politik öngörüde bulunanlar,öngörülerinin toplum üzerindeki etkisini düşünerek yanılma paylarını önceden hesaplamak zorundadırlar.Aksi halde,toplumu yanlış yönde yönlendirme sorumluluğuyla karşı karşıya kalırlar. Örneğin Kürtlerin dili için ’bilinmeyen dil’ anlayışına paralel olarak ‘dininiz Zerdüştlüktür’ diyor birileri. Bu hayli örseleyici anlayış,hiç kuşkusuz birlikte yaşadığı toplumla ortakdeğerler etrafında birleştirici,özgür düşünebilme ortamı sağlayıcı,sosyal insan olmayı hiç çağrıştırmıyor.Bu anlayış,gerçeği görmezden gelerek edindiği erkle toplumu hiçleştirici,bencil ve ırkçı bir anlayıştır.
 

Irkçılığın hakim olduğu alanlarda ne objektif bir siyaset,ne de objektif bir araştırma yapılamaz.Oysa farklı kültürler arasındaki hoşgörü,demokratik bir yaşamı hayatageçirecek ön koşuldur ve Türkiye’nin buna şiddetle ihtiyacı vardır.Buna rağmen,siyasilerinhatasını eleştirmek yerine kimi medya çevresi,siyasete yön vermeyi amaçlayan ‘araadamlar!gibi kalemlerini sürekli iktidardan yana kullanıyor.Zaten ara adamlar,toplumanefret salgını aşılayarak herkesin acı çekeceği ama kendilerinin nemalanacakları bir ortamyaratma çabası içinde. Peki Zerdüştlük nedir? Bu elbette bir makaleyle anlatılır bir konu değil. Yine de Kur’an-ıKerim’den edindiğim bilgileri Yazar Mehmet Akyol’un ‘Tarih, yukarı Mezopotamya’danbaşlar’, Mahmut Seydişehri ve Kazım Kartal’ın yazdıkları ‘İslam Tarihi’ (2 şer cilt)kitaplarından, medrese eğitimi almış Melle Mahsum Sokran, Seyda Arif Amedi ile Şeyhmus Aynberani’den edindiğim bilgilerle toparlayınca şu sonuca vardım.

 

Önce, Zerdüşt sözcüğünün sözü edilen dinde, din öğretici,yani rahip anlamında olduğunu, Dinin Zeradeşt, kitabının da, Zerdevestan olduğunu, zamanla kısaltmaya uğrayarak Zerdüşt ve Avesta’ya dönüştüğünü hatırlayalım.Din eğitiminin, toplumun ruh halini düzenleyip ufuk açıcı ve toplumda barışı sağlayıcıinançlar bütünü olduğuna bakılırsa,bu inançlar bütününün yaşam bulması için uygarlığıntemelini oluşturan yerleşik yaşama geçmiş sosyal insan topluluğunu zorunlu kılar.Bu dayüzümüzü medeniyetin beşiği Mezopotamya’ya yani ilk komünal-toplumsal yaşamıhayata geçirmiş Sümerleri ve Sümer kralı Gılgamış’ı tanımamızı gerektirir.

 

Hegel’in’ Devletsiz uygarlık yoktur. Tarih,devletle başlar,’sözlerinden hareketle ön Asya’daHatti ve Hurri toplumlarından oluşan Sümerler,en parlak dönemlerini Gılgameş döneminde yaşamıştır. Hayatı incelendiği zaman ‘karada manda kadar güçlü, denizdebalık gibi yüzerdi,’ denilmektedir. Kürtçede ‘gır’ sözcüğünün karşılığı ‘iri’, ’gameş’sözcüğünün karşılığı ise ‘manda’ olduğuna göre gerçek adı Gırgameş’tir. Halef kültürününevrildiği, tarım ve hayvancılığın geliştiği neolitik toplumda, tarihte ilk yerleşik yaşamageçişle üretim ve manevi değerler etrafında millet olma bilinci de ön Asya’da gelişmiştir.

Gırgameş döneminde şehir devletler birleştirilip Sümer Krallığına dönüştürülmüş, böylece merkezileşerek dış saldırılara karşı ortak savunma geliştirilmekle millet olmanın temelleri atılmıştır. İşte, M.Ö.3000 li yıllardan bu yanadır Kürtler,etnik kimliklerini korumuşlardır.

 

Mehmet Akyol’un belirttiği gibi Boğazköy ve Kültepe yazılı kaynaklarından ve belgelerdenmedeni hukuk anlayışında ilk gelişmelerin, komünal gelenekten gelme Sümer krallarınıneseri olduğu ortaya çıkmıştır. Sümer geleneğinde çekirdek aile ve tek eşlilik esastı. Tacizve fuhuşla ilgili idama kadar varan ağır cezalar ön görülürdü. Başka yerleşim alanlarındangelen mevsimlik işçilere bile Sümer kızlarıyla evlenip mülk edinme hakkı verilirdi. Malbölüşümünde kadın ve erkeğe eşit haklar verilir, sosyal yaşamda da aynı haklarasahiplerdi.

 

Kürt edebiyat kaynakları ve din adamları, Gırgameş ile mezarı Irak’ın Ninova kentindebulunan Hz.Yunus’un hayatlarının örtüşmesi üzerine, bunların aynı kişi olduklarında görüşbirliğine vardıkları gibi sosyal yaşamda toplumu düzenleyici bu yaşam tarzının ilahiemirle yaşam bulduğundan da görüş birliği içindedirler. Tanrı’nın kavimlere kendi ırklarından peygamber gönderdiğine, ilahi emirlerini de dilleriyle ilettiğine bakılırsa, Gırgameş veya Hz. Yunus’a gönderilen ilahi emirlerin Kürtçe olduğunu yadsımanın bir anlamı kalmaz. Ancak bu ilahi emirlerin kaç sayfadan ibaret olduğu bilinmemekle beraber felsefesi tek Tanrı inancı üzerine kurulu,erkek egemenliğini,yalan,riya ve hırsızlığı ret eden bu dinin Zerdareşt olduğu anlaşılmaktadır.

 

Zerdareşt yemini şöyledir. ‘Sond düğüm, bû wî xwedayê şev û roj ava kirîye.’ Türkçesi ‘Gece ve gündüzü yaratan Allah’a yemin ederim,’ şeklindedir. Kürtlerin bu toplumsal yaşamı, tamamen avcı-göçebe ve barbar kavimler olan Akad ve Elamların saldırısı sonucu kesintiye uğrar. Daha ilk günde yağmacı bir gelenek dayatan bu kavimler, köleci erkek tipini yaratıp kadını ikinci plana iter.Gelişen köle pazarlarında köleler ve fahişeler pazarlanır. Kürtler, toplumsal düzenlerini alt üst eden bu zor koşullarda dağlara çekilerek direniş gösterirler.

 

Bir Kürt peygamber olduğu yadsınmayan Hz Şuayb’ın bedduası üzerine Nuh tufanının patlak verdiği rivayet edilir. Kürtçe bir sözcük olan Nuh’un Türkçe karşılığı ‘yeni’demektir. Yani Hz.Nuh’la yukarı Mezopotamya’da yeni bir toplumsal yaşamın şekillendiği anlatılmak istenir. Arkeoloğların, günümüzde Nuh’un gemisini başka yerlerde değil, Cudi dağında aramaları gerektiğinin en önemli kanıtı, Mele Mahsum Sorkan’ın belirtiği gibi Cudi sözcüğü gerçeğinin ‘ci di’ olduğudur. Kürtçede ci di ‘yer buldu’ demek olduğuna göre, ’Gemi oturacak yer buldu’ anlamı rahatlıkla anlaşılır. Nuh tufanından sonra Kürtlerin tekrar Sümer geleneğine dönüş yaptıkları kral Uragakine’nin köleliği yasaklayan kanunlar çıkarmasından anlaşılır. Her zaman barbar kavimlerin ilgisini çekmiş ön Asya’nın bereketli toprakları bu kez Asurların saldırısına uğraması üzerine Kürtler, kendilerini savunmak için tekrar dağlara çekilmek zorunda kalır.

Ön Asya’yı yakıp yıkan Asur saldırısı karşısında Demirci Kawa’nın Dehak’a, Hz.İbrahim’in Nemrud’a başkaldırısı bu zamana rastlar. Nitekim remil falıyla tahtını sarsacak bir erkek çocuğun doğacağı varsayımı üzerine Nemrud, bir yıl içinde doğacak erkek çocukların öldürülmesini emreder. Ancak İbrahim’in annesi Tılli kadın (kısa boylu olması nedeniyle adı, Türkçe karşılığı ‘kısa’anlamına gelen Tılli konmuş.) İbrahim’i gizlendiği mağarada bir kayanın dibinde doğurur ve adını ‘kaya dibi anlamına gelen ‘Berhim’kor . Köleci ve puta tapıcı Nemrud’a karşı başkaldırısı ile anılan Hz.Berhim, Gırgameş veya Yunus, Şuayb ve Nuh peygamberlere sayfa olarak gönderilen ilahi emirleri, kendisine vahyedilenlerle birleştirip Zerdevestan’da toplamıştır. Köleci tanrı krallığı, puta tapıcılığı, riya, yalan ve hırsızlığı ret eden, temel felsefesi kötüye direnme ve insan sevgisi kaynaklı ister Zerdüşt, ister Zeradeşt olarak anılsın, Kürt edebiyat kaynakları ve din adamları Hz.Berhim dinini semavi bir din olarak kabul ederler. Bunun en önemli kanıtı da, Hz.Berhim’in Arabistan’a ikinci gidişinde, oğlu İsmail ile Mekke’de Tanrı’nın evi Kabe’yi inşa etmesidir. Kaldıki Kürtlerden sonra sonra bu temel ilkeleri ve Zeradeşt inancını ilk benimseyenler İyonlardır. Nitekim Heredot, Zeldani Kürtlerini kastederek ‘Bunların ataları Tanrı’yı insan kılığından çıkarıp gökyüzüne çıkarmışlar,’ demekle M.Ö.3000 li yıllarda Kürtlerin ulaştığı medeniyete vurgu yapmıştır. M.Ö.8.yy.da dağınık Kürt beyliklerini bir araya getirip Kürdi etnik kimliğiyle kurduğu Med Federasyonuna Hamadan’ı başkent yaparak siyasal güç haline getiren Key Aksar, ordusuyla Ninova’yı ele geçirerek Asur devletinin varlığına son verir. Asurların yıkılışı aynı zamanda Yukarı Mezopotamya’da köleci sistemin yıkılışı anlamındadır. Key Aksar, humanist düşünce temeli üzerine kurulu olan Zeradeştliği Kürtlerin resmi dini olarak kabul etmiştir. Ancak, İslamın doğuşuyla Zeradeştliğin miadını doldurduğunu unutmayalım.

 

Hal böyleyken kişinin dindarlığını kişi belirleyemez. Başbakan’da belirleyemez. Önemli olan şahsın kendi inancı ve dinin ilmi boyutudur. Türkiye’de devlet layıktır ama topluma yönelik politikalarında sunnidir. Yani hem layıktır, hem dindardır. Ama din bilgisinden yoksundur. Kürtlerde durum daha vahimdir. Özellikle geniş toprak sahipliğinde alnınıseccadeden kaldırmayacak kadar dindardır ancak kadını baba mirasından mahrum bırakmakla bilinç altında İslam hukukunu ret ederek Tanrı’yı erkek egemenliğine araç olarak kullanacak kadar ilkel gelenekçidir.

 

Topluma ve ilahi inanca zarar veren bu zındık anlayışı benimseyenler için için Tanrı Kur’an’da ‘Onlara insan demeyin. Çünkü biz onları hayvandan saymıyoruz’ buyurmuştur. Dindarlığı en iyi şekilde Şeyhmus Aynberani tarif etmiştir. ’Dindarlık başkasını hor,hakir görmek değildir. Dindarlık yaratıklara, sefkatli ve merhametli olmaktır. Husumet ve kibir değildir. Dindarlığın temel ilkesi içtenlik ve samimiyettir. Gösterişçi dindarlık, dindarlık değildir.’

 

 

ALİ KIZILAY isimli yazara ait eski yazılar:

Kürt etnik kimliği ve (Zerdüştlük) Zeradeştlik üzerine (Belgesel)
KÜRTLERE YABANCILAŞARAK KÜRTLERİ KONUŞMAK
SAVAŞIN TAMTAMLARI ARASINDA BARIŞI ARAMAK
KÜRTLERİN ÖNCELİKLERİNİ ERTELEMENİN YANSIMALAR

About Post Author