GÜNCEL

Çözüm konusunda biz de HAK-PAR olarak muhatabız

Söyleşi: Miyase İLKNUR- Cumhuriyet

Yurtdışında 31 yıllık sürgün hayatından sonra Türkiye’ye döndüğünde Kürt sorununa siyasal çözüm önermesi ve PKK’nin silah bırakması çağrısında bulunması nedeniyle PKK’nin silahlı dağ kadrosu tarafından tehdit edilirken, siyasi uzantısı BDP’liler tarafından da gelişi “devlet projesi” olarak lanse edildi. Oysa Kemal Burkay’ın Kürt sorununa siyasal çözüm önerisi ve Kürt haklarının mücadelesinin silahsız da yapılabileceğine ilişkin görüşleri yeni değildi.

 

PKK ve Öcalan tarih sahnesine çıkmadan da Burkay, bu görüşleri çerçevesinde mücadele yürütüyordu. Burkay’ın liderliğinde 1974 yılında kurulan Özgürlük Yolu’nun Kürt sorununa yaklaşımları bugünkü HAK-PAR çizgisinden pek de farklı değildi. İllegal olarak kurulsa bile Özgürlük Yolu, 1977 yerel seçimlerinde Mehdi Zana’ yı Diyarbakır, 1979 ara yerel seçimlerinde ise Urfan Alpaslan’ı Ağrı’dan belediye başkanı seçtirmeyi başarmıştı.

 

Bugün gelinen noktada ise üç yıl önce siyasal zeminde mücadeleyi savunduğu ve silahların bırakılmasını önerdiği için Burkay’ı çarmıha geren PKK aynı şeyleri savunma noktasına geldi. Adına “barış süreci”denen ve hükümetle Öcalan arasında yürütülen görüşmelere ilişkin HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay’ın ne düşündüğü merak ediliyordu. Burkay sürece ilişkin sorulara oldukça ihtiyatlı cevaplar verdi.

 

-Barış sürecinin işleyiş ve sistematiği sizce doğru zeminlerde yürütülüyor mu?

Hükümet son girişiminin, yani bu sürecin PKK’ye silah bıraktırmaya yönelik olduğunu söyledi. Öyle olunca buna ilişkin görüşmelerin PKK lideri Öcalan’la ve PKK ile yürütülmesi doğaldır. Öcalan’la başlatıldı ve daha sonra devreye DTK ve BDP da sokuldu; Kandil’le ve PKK’nin Avrupa kanadıyla ilişkileri şimdi bu kesim sağlıyor.

 

Görüşmelerin MİT eliyle başlatılması ve ilk aşamada gizli olarak yürütülmüş olması da her iki tarafın tercihi. Belli ki önce Öcalan ikna edildi, o da örgütünü ikna ediyor. Biz HAK-PAR olarak öteden beri şiddetin sona ermesinden ve PKK’nin silah bırakmasından yana olduğumuz için bu süreci destekliyoruz.

Silahların susması elbet önemli ve çözüm yönünde bir eşiğin aşılmasıdır. Ama tek başına bunu bir çözüm süreci gibi göstermek doğru değil. Çözüm ancak Kürt halkının tüm temel haklarının tanınmasıyla mümkündür ve buna uygun kapsamlı bir projeyle olur.

 

-Bir süre önce HDK”nın özerklik açıklamasına rağmen Öcalan”ın şimdilik bu konuyu ötelemesi bir taktik mi yoksa ayrı devlet ve federasyon talebi gibi bu konudan da mı vazgeçti?

 

Öcalan ve partisinin zaten 1999’dan beri federasyon diye bir talepleri yoktu. Demokratik Özerklik ise ne olduğu pek anlaşılmayan amorf bir şeydi. Bundan vazgeçilip geçilmediğini bilemem. Hükümet sürecin sadece silah bıraktırmaya yönelik olduğunu söylüyor; Öcalan’ın mektubunun özü de budur, yani örgütüne silahları bırakın diyor.

 

-Bir hukukçu olarak PKK”nin silahlı unsurların yurtdışına çıkarken yasal bir güvence istemesi nasıl mümkün olabilir? PKK”nın bu konu üzerinde ısrarlı olmasının arka planında yatan nedir?

Eğer bu konuda iki taraf arasında bir uzlaşma varsa, güvence istemek doğaldır. PKK 1999’da da, devletin isteği ve onayıyla, silahlı güçlerini sınır dışına çekmiş, ama çekilme sırasında yer yer saldırıya uğrayarak önemli kayıplar vermişti. Bu kez dilerim böyle olmaz. Ama bence doğru olan silahların bulundukları yerde bırakılması ve silah bırakanlara evlerine serbestçe dönme olanağının tanınmasıdır.

 

-Başbakan”ın CNNTürk”teki “Türkiye”nin eyaletlere ayrılması” söylemi Hak-Par olarak sizin federasyon talebinizle örtüşüyor mu?

Bence Başbakan Erdoğan’ın eyalet sisteminden söz etmesi ve bundan korkulmamasını söylemesi, Osmanlı döneminde Kürdistan ve Lazistan eyaletlerinin varlığını örnek göstermesi gerçekçi, makul bir tutumdur. Bunun bizim federasyon talebimizle örtüşüp örtüşmediğini söylemek için erkendir; bu, eyaletlere tanınacak yetkilerin düzeyine bağlıdır.

 

-KOMKAR olarak siz daha önce silahlı mücadeleye karşı çıkmıştınız. Bugün gelinen süreçte silahlı Kürt örgütlenmesinin muhatap alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanırım bir dönem Genel Sekreterliğini yaptığım Kürdistan Sosyalist Partisi’ni kastediyorsunuz. KOMKAR ise bir siyasi örgüt değil, ama 1970’li yıllardan beri Federal Almanya ve diğer birçok Avrupa ülkesinde faaliyet gösteren bir demokratik örgüttür. KOMKAR da bizim gibi şiddeti onaylamayan bir örgüttür.

Şu anda söz konusu olan süreç, hükümetin deyişiyle PKK’ye silah bıraktırmaya yöneliktir. Öyle olunca, PKK ve Öcalan’la yürütülmesi doğaldır. Buna bakarak PKK politikalarının haklı çıktığı söylenemez. Bence gelinen durum bizi haklı çıkardı. Şiddet ve zor yöntemleriyle ne devletin ne de PKK’nin amacına ulaşamayacağı görüldü, bu nedenle devlet de PKK’de gelinen aşamada silahları susturmaya yöneliyor.

Kürt sorununun çözümü ise farklı bir şey. Bu elbet sadece Öcalan ve PKK ile görüşülerek veya sadece o kesimle pazarlık edilerek sağlanamaz. Kürt halkı bir bütün olarak muhataptır ve onun temel hakları pazarlık konusu yapılamaz. Çözüm konusunda biz de HAK-PAR olarak muhatabız.

 

Akil adamların hükümetçe seçimini nasıl buluyorsunuz, bunların işlevi ve katkısı ne olur?

Biz Kürtlerde bu tür kişilere “rispi” (ak sakallı) denir, iki tarafın da kendilerine güven duyması esastır. Bu olayda akil adamları hükümet açıkladı. Öcalan’ın da katkısı olup olmadığını bilemem. Ama BDP ve PKK’den pek bir itiraz gelmedi. Kendilerinden beklenen silah bırakma sürecinde bazı toplum kesimlerinde var olan kaygı ve endişeleri gidermek. Eğer bunu yapabilirlerse elbet bu katkı olumludur.

 

-Süreç başarılı olursa bölgede sizin geleceğiniz ne yönde etkilenir?

Silahlar susar ve PKK tümden silah bırakırsa yeni bir dönem başlar. Siyaset barışçı yöntemlerle sürdürülür, onun üzerinde silahların gölgesi kalkar. Kanımca bu, BDP de dahil, herkesin yararınadır. Görüş ve taleplerimizle kitlelere gideriz, halkın özgürce tercihi esas olur.

 

-Bu sürecin başlama düdüğünü sizce AKP ve PKK mi yoksa ABD mi çaldı?

Silahları susturma girişimi yirmi yıl öncesinden başlayan ve kesintilerle devam eden bir süreç. Başlama düdüğünü ne AK Parti, ne PKK, ne de ABD çaldı. Tarihi zorunluluklar, hayatın kendisi çaldı. Toplumsal gelişme belli bir aşamaya gelince bu düdük çalar. Türkiye de bir değişimin eşiğine geldi, Kürt sorununu çözmek ve demokratikleşmek zorunda. Bunu yapamadıkça toplum acı çeker, bedel öder. Bu değişimi anlamayan parti ve liderler silinir, yapabilenler ülkenin önünü açar ve tarihe iz bırakır

 

Bu söyleşi Cumhuriyet Gazetesi’nden Miyase İlknur’la yapıldı ve 12 Nisan 2013 tarihli Cumhuriyet’te“Sadece PKK’yle sorun çözülmez” başlığı altında resimli olarak yayınlandı.

About Post Author