Kemal Burkay
Bugün kurban bayramı, inananların bayramı kutlu olsun.
İnsanların bir bölümü için bayram olan böylesi bir gün, kurban edilen koçlar, koyunlar, boğalar için besbelli yas günüdür. Bu onların olup bitecekleri hissediyormuş gibi bıçaktan çılgınca kaçışlarından bellidir. Her yıl kurban bayramı gelip çatınca böylesine ilginç manzaralar, kaçma-kovalama hikayeleri televizyonlara yansır.
Kurban eski insanlar için felaketlerden korunmak için tanrılara sunulurdu. Bu bazen oğlak, koç gibi bir hayvan, bazen de insan olurdu. Özellikle esirleri, bazen de öz çocuklarını tanrıların gazabından korunmak için kurban ederlerdi. Tek tanrılı dinlere geçilince de bir dönem bu gelenek sürdü.
İbrahim Peygamber’in oğlu yerine bir koç kurban etmesi bir devrimdir. Dini inanç gereği öz evladını kurban etmek kimbilir ne büyük bir acı idi.
Bir zamanlar, eski Mısırlılarda olduğu gibi ölen adamla birlikti karısının da sağ sağ gömülmesi böylesine ilginç ve acımasız bir inançtı. Neyse ki zamanla o da son buldu.
Gerçi günümüzde bile erkeklerin kafaları kızınca, kendileri daha ölmeden kadınlarını öldürüp gömmeleri yaygın bir uygulama olarak sürmekte olsa da…
Kurbana tekrar dönersek, Hazreti İbrahim’in devriminden bu yana insanların bu şekilde kendi evlatlarını tanrılara sunması uygulaması son bulmuş olsa bile, insanlık kendi evlatlarını başka türlü, hem de birer birer değil, bazen yüzler ve binler halinde kurban etmeyi sürdürmekte.
Savaşlar böyle bir şey. İnsanlık tarihi bu vahşet manzaralarıyla örülü. Salt 2. Dünya Savaşı’nda 50 milyon insan öldü. Ondan sonra da bu boyutta bir savaş olmasa bile dünyanın çeşitli yelerinde savaşlar, boğazlaşmalar sürüp geldi. Şu Ortadoğu’nun hali ortada. Bugün de yalnız koçları ve boğaları degil, yaşlı, genç ve çocuk demeden insan oğulları ve kızları da bolca kurban ediliyor.
Bazıları bunu kafa keserek yapıyor, hem de tanrı adına, din adına… Tanrı bu işe ne diyor bilemem. Bunu yapanları cennete mi, cehenneme mi gönderiyor, onu da bilemem.
Bir bölüm insan diğer insanlardan kaçarken denizlerde boğuluyor…
İnsanlık barıştan hâlâ çok uzak.
Sık sık duyarız: “İnsanlık değerleri” denir… Nedir insanlık değerleri? Eğer insanlık değerleri iyi insan olmaksa, başkasına kötülük yapmamaksa, acı çektirmemekse, adil olmaksa, bütün bu yapılanlar ne?..
Hey insanoğlu ve de kızı! Bunca bilgi, bunca teknik, bunca sanat; ama yine bunca kötü işler, bunca acımasızlık, bunca kan ve gözyaşı…
Bu koşullarda bayramları kutlamayı ne kadar hak ediyoruz, tartışılır; yine de inananların bayramı kutlu olsun!
24 Eylül 2015