GÜNCEL

RAMAZAN BAYRAMINIZI EN İÇTEN DİLEKLERİMLE KUTLARIM

Dünyada Rusya-Ukrayna savaşından sonra yeni dengeler oluşturmak yeni bir dünya düzenine şekil vermek için küresel güçler olağanüstü çabalar sarf etmektedir. Bir kez daha görüldü ki, devletlerarası kimi sorunların çözümü konusunda hala askeri yöntemler, savaş, işgal ve ilhak hareketleri revaçta. Dünyadaki gerilimler bölgemizde de sürmektedir. Suriye’de küresel güçlerin son yıllarda sürdürdüğü egemenlik ve üstünlük kurma girişimleri, Suriye’deki sorunların barışçı ve demokratik yöntemlerle çözüme kavuşmasına olanak vermemektedir. Suriye’de de Kürt sorunu hala çözüm beklemekte, ne yazık ki Rojava Kürtlerinin geleceği küresel güçlerin insafına kalmış durumdadır.

Diğer yandan Kürt karşıtı bölgesel güçler de Kürtleri engellemek için her türlü entrikalara başvurmaktadırlar. Kürt karşıtı bölgesel nizam bölgede kendi hesabına çalışan para-militer güçler ile şiddet ve terörü temel amaç edinmiş olan şer gruplarına arka çıkarak bölgede, özellikle de Kürdistan coğrafyasında provokasyonlar düzenlemektedirler. Bu güçlerin özellikle hedefinde Güney Kürdistan’daki federatif statü var. Bu güçler bu meşru yapıyı yıkmak ve Kürtleri o parçada tekrar boyunduruk altına almak istemektedirler. Türk devletinin son günlerde uluslararası hukuku çiğnemek pahasına Irak’ın içlerine kadar, Kürdistan bölgesine girerek başlattığı askeri operasyon devam ederken, Suriye’de ve Türkiye içinde de yeni operasyonlar başlatıldı. Tüm bu sorunlar karşısında Türkiye’de ekonomi günden güne gerilemekte, satın alma gücü düşmekte, işsizlik artmakta ve hayat pahalılığı çekilmez boyuta ulaşmış bulunmaktadır. Devletin hala askeri ve güvenlikçi politikalarından medet umması ülkeyi her geçen gün büyük kriz ve buhranlara sürüklemektedir.

Hal böyle iken iktidar pembe tablolar ve manipülasyonlarla halkın gündemini kendi çıkarları doğrultusunda etkilemeyi sürdürmektedir. Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması olayını bir “zafer” olarak lanse eden iktidar, “terörle” mücadeleyi bahane ederek anti demokratik uygulamalara ve insan hakları ihlallerine devam etmektedir. Gezi davasında daha önce beraat eden Osman Kavala aynı davadan ikinci kez yargılandı ve bu kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildi. Bu eşi benzeri olmayan bir hukuksuzluktur. Bu dava sonucunda bir kez daha ortaya çıktı ki, Türk hukuk sistemi bu iktidar döneminde siyasal iktidarın istemi doğrultusunda karar verebilmektedir. Bu durum vahimdir ve demokratik yaşam bakımından kaygı vericidir. Biz parti olarak bu durumu asla kabul edilir gibi görmüyoruz. Hukukun siyasetin emrine girmesini aynı zamanda tehlikeli görmekteyiz.

Ülkede ise birçok alanda kaygı verici gelişmeler yaşanmaktadır. Son yıllarda gün yok ki, bir kadın cinayeti yaşanmasın. Sokak ortasında kadınlar öldürülmekte, cinsel ve fiziki tacize maruz kalmaktadır. Ne yazık ki mevcut yasalar ve cezalar kadın cinayetlerini caydırmak konusunda yetersiz kalmakta iken iktidarın “İstanbul Sözleşmesi’nden” çekilmeyi kararlaştırmış olması manidardır. Kadın cinayetlerini önlemede aciz kalan iktidar belli ki kadın haklarının korunması alanında önemli bir sözleşme olan “İstanbul Sözleşmesi’nden”, “gereksiz ve etkisiz” olduğu gerekçesi ile imzasını geri çekme kararındadır. İktidarın bu tutumu anlaşılır gibi değil. Bu tavır yeni cinayetlerin oluşması konusunda cesaret verici olabilir. Bu nedenle bu sözleşmeden çekilmek toplumun yarısı sayılan kadınlarımızın aleyhine bir durumdur.

İçte ve dışta ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bulunan iktidar bu öfke ile giderek demokratik hak ve özgürlüklerde kısıtlamalara başvurmaktadır. İktidar içte ve dıştaki operasyonlardan bir “üstünlük” elde ederek bu “zafer” ya da “galibiyeti” iç politikaya malzeme yapmak istemektedir. Bu tür davranışlardan medet ummak iktidar için çıkar yol haline gelmiştir. Ülke sorunlarının çözümünü öteleyen, askeri ve güvenlikçi politikalarda ısrar eden bu anlayış kötü sonuçlara götürür.

Başta Kürtler olmak üzere Aleviler ve toplumun ezilen diğer kesimlerinin etnik ve demokratik sorunları bu bayramda da çözümsüz kaldı. Sene başında çalışan kesimlere yapılan komik zamlar olağanüstü ve denetimsiz-kontrolsüz artan fiyatlar karşısında cebe girmeden eridi. Sistem giderek yozlaşmaya ve çürümeye doğru sürükleniyor. İktidar kendinden yana olmayan herkese “terörist” etiketi yapıştırıp sindirme yolunu seçiyor. Bu doğru bir yöntem değil, bu tutumdan vazgeçilmelidir.

Kısacası bu bayramı da buruk ve umutlarımız kırık geçiriyoruz. Her şeye karşın sağlıklı, esen ve mutlu bir yaşam sürmeyi diliyoruz. Hak ve Özgürlükler Partisi / HAK-PAR olarak, Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimizle kutlar, özgür ve demokratik bir geleceğe dair umutlarımızı korumakta olduğumuzu ve özgür bir gelecek mücadelesinde yanınızda olduğumuzu bu vesile ile bir kez daha belirtiriz. 02.05.2022

Latif EPÖZDEMİR / HAK-PAR GENEL BAŞKANI

About Post Author