GÜNCEL

“Andımız” üzerine

Kemal Burkay

Son “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili HAK-PAR adına yaptığım açıklamada görüşlerimizi yazmış, bu paketin olumlu değişiklikler içermesine karşılık, gerek Kürt sorununun, gerekse Alevi sorununun çözümü bakımından derde deva olmadığını belirtmiştim.

Kanımca pakete ilişkin değerlendirmemiz objektifti, bazı kesimler gibi ak ya da kara biçiminde yaklaşmadık. Ancak bu ülkede çoklarının siyaset anlayışı farklı. Yandaşlar hükümete toz kondurmuyorlar, muhalefet içinse iktidarın her türlü icraatı kara.

Örneğin MHP… Bu parti “Andımız”ın kaldırılmasıyla ve Kürtlere ilişkin diğer bazı değişikliklerle (Köy adlarının geri verilmesi, özel okullarda anadilde eğitim yolunun açılması vb) ilgili olarak kıyameti koparıyor, Türklüğün yok edilmek istendiğini ileri sürüyor.

Irkçı temeller üstüne kurulmuş ve öteden beri ırkçı-şoven bir hamaset edebiyatı ile beslenen bu parti için söylenecek fazla söz yok. Onun varlık nedeni ve koşulu bu.

Ama ana muhalefet partisi CHP’nin de genel olarak sorunlara yaklaşımı ve özel olarak bu paketle ilgili tutumu farklı değil. Partinin sözcüleri, “Türküm” diye başlayan “Andımız”ın kaldırılmasını, aynen MHP gibi, Türklüğe karşı bir hareket gibi gösteriyorlar. Genel Başkan Kılıçdaroğlu bu nedenle Başbakan Erdoğan’a ateş püskürüyor ve “Türklükten ne zarar gördün!” diyor.

Dersimli hemşerim, Kureşanlı, Kürt Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri üzüntü verici. Çünkü bu ant faşizmin ve Nazizmin yükseldiği dönemin ve söz konusu faşizan iklimin Türkiye’deki benzerinin bir ürünü. Bu faşizan anlayıştır ki Mahmut Esat Bozkurt, Reşit Galip gibi ırkçıları yarattı. Bu anlayıştır ki ülkeyi tek renge boyamaya çalıştı, herkesi Türk saydı ve ötekileri yok etmek istedi. Dersim kırımı dahil, Kürt kırımları bu anlayışın ürünüdür.

Besbelli bu ant CHP’nin nice benzer ırkçı, şoven marifetlerinden biridir ve ondan sonra gelenlerin de dokunamadığı bir marifettir. Andın bu hükümet tarafından kaldırılmış olması AK Parti için elbet olumlu bir puandır. Muhalif olmak bunu dile getirmeye engel olmamalı.

Ama belli ki bugünkü CHP yöneticileri, hatta Dersimli Kılıçdaroğlu bile hâlâ  CHP’nin günahlarını savunmaya kendilerini mecbur sanıyorlar. Oysa bu kamburu taşımak onlara bir şey kazandırmaz. Eğer CHP halkın güvenini kazanmak istiyorsa bu kamburlardan kurtulmaya çalışmalı.

Dersimli hemşerim Kılıçdaroğlu değişimin bayrağını yükseltmeli, hak ve özgürlükleri geliştirecek, sorun çözecek projelerle ortaya çıkmalı. Kendi payıma bunu yapmasını gönülden isterim ve bunun onu ve partisini güçlendireceğinden kuşkum yok. Ama CHP’nin şu ana kadar izlediği statükoculuktur ve bu tutumla bir arpa boyu bile yol alamaz.

Besbelli “Andımız” bu ırkçı şoven sistemde, demokrasinin, özgür düşüncenin önüne dikilmiş nice ırkçı engelden sadece biri. Onun kaldırılması elbet, sembolik de olsa önemli. Ama bu ülkenin ırkçı repertuarında bunun gibi beyin yıkayan daha neler var neler…

Örneğin milletvekillerinin meclise adım attıklarında okudukları ant daha mı masum, daha mı az vahim?

Bu antta yer alan “milletin bölünmez bütünlüğü” nasıl bir şeydir? Bu devletin sınırları içinde yaşayan herkes aynı milletten mi?

Ya andın öngördüğü “Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olmak” nasıl bir şey?.. Atatürk’ün ilke ve inkılapları nelerdir ve onların ne olup olmadığına kim karar veriyor? Bu mümkün olsa bile bir toplum nasıl olur da kendisini yüz yıl boyunca, hatta ebedi olarak belli bir dönemin ya da tek kişinin tezlerine ve yaptıklarına bağlı tutabilir? Atatürk döneminde yapılanlar bu ülkedeki tüm toplumsal kesimlerin hoşuna gitti mi, şu anda gidiyor mu? Öyle olunca, onlar neden kendilerini buna bağlı saysınlar?

Bir parlamentoda farklı görüş olmayacaksa o nasıl parlamentodur ve onlar nasıl halkın temsilcileridir?

Bu ant “Büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim” diye bitiyor…

Kürtler de bu “Büyük Türk Milleti”nin bir parçası mı?  Hadi diyelim, Türk devletinin sınırları içinde yaşayan 25 milyon Kürt “Türk Milleti”nin bir parçası, bazılarına göre “alt grup…” Ya sınırların ötesindeki 25 milyon Kürt, onlar da bu “Büyük Türk Milleti”nin bir parçası mı?..

Hangi açıdan bakılsa bu durum ve bu anlayış komiktir. Çocuklara okuttuğumuz andın bir benzerini aslında koca koca milletvekillerine de okutuyoruz.

İçeriği bir yana, halkın temsilcilerine böylesi namus ve şeref üzerine ant okutmak bile başlı başına ayıp değil mi?

Ya eğitim sistemi, ders kitaplarının ırkçılık ve şovenizmle örülü içeriği; yalana, düzmeceye dayalı tarih?..

Kısacası, söz konusu “Andımız” bu ırkçılık ve şovenizm denizinde bir damla sayılır. Toplumun ırkçılıktan arınması, eğitim sisteminin demokratikleşmesi ve çağdaş uygar bir anlayışın bu ülkede yer etmesi için daha yapılması gereken dünya kadar iş var.

Ne var ki işimiz kolay değil; bazıları bu ırkçılık denizinden bir damlanın bile eksilmesini istemiyor.

10 Ekim 2013

About Post Author