GÜNCEL

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI RESMİ İDEOLOJİNİN ESARETİNDEN KURTULMALIDIR

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFI RESMİ İDEOLOJİNİN ESARETİNDEN KURTULMALIDIR

Bugün uluslararası işçi sınıfının emek, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs.

Bu emek bayramının tarihi 1856 Avustralya’nın Melbourne kentinde inşaat işçilerinin günde sekiz saat çalışmak için başlattığı yürüyüş eylemine kadar uzanıyor.
İşçilerin serüveni otuz yıl sonra 1886 yılının 1 Mayıs gününde bu kez ABD’de kendini gösterdi. Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu öncülüğünde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle işi bırakıp greve gittiler. Şikago kentinde bu talep doğrultusunda yapılan gösterilere yarım milyona yakın işçi katıldı.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli olay şudur; Kentaki eyaletinde 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Kentaki’deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, hep birlikte Ulusal Park’a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler ırk ayırımı tabusunu yerle bir etti. Irkçılık işçilerin birliği ve birlikte mücadelesi sonucunda yenilgiye uğratıldı. Zencilere karşı olan ön yargılar yerle bir oldu.

Bunun üzerine yasaklamalar ve baskılarla işçilerin dayanışması engellenmek istendi. Ama artık işçilerin dayanışma ve mücadele birliği tescillenmiş oldu, işçiler birleşerek güç oldular. Bunun sonucunda 14 Temmuz 1889 gününde toplanan İkinci Enternasyonal 1 Mayıs’ı tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak ilan etti. O günden beri her yıl 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası Emek Bayramı olarak kutlanmaktadır.

ABD’li işçiler yüz otuz beş yıl önce ırkçılığa karşı emekçilerin birliğini kurarak zencilere uygulanan ayırımcı politikaları gerileterek aynı zamanda bir özgürlük mücadelesi de vermiş oldular. Bu nedenledir ki 1 Mayıs aynı zamanda bir özgürlük bayramıdır da. İşin bu yönü görmezden gelinemez.
Ne yazık ki son yıllarda Türkiye’de 1 Mayıs’a yüklenen anlam ekonomik ve özlük hakların iyileştirilmesinden ileri gidemedi. İşçi sınıfının demokrasi için verdiği mücadelenin bileşeni olan ezilen Kürd halkı ile gerekli dayanışma sağlanamadı. Türkiye işçi sınıfı özgürlük isteyen Kürd halkı ile özgürlük ve demokrasi için aynı mücadele zeminine giremedi, bu anlamda resmi görüş barikatını kıramadı.

Kürd halkı yüzyıldan fazla bir zamandır ki, kendi rızası dışında parçalanmış coğrafyasının parçalı haline itiraz ederek yaşadığı coğrafyada statü sahibi olmak istiyor, kendi kaderini kendi tayin etmek istiyor. Böyle bir durumda demokrasi güçlerinin ve Türkiye işçi sınıfının Kürd halkı ile baskıya, ırkçılığa ve sömürüye karşı birlikte hareket etmesi arzulanan bir durumdu. Ancak egemen tekçi ve Türkçü zihniyet bu dayanışmanın gerçekleşmemesi için ne gerekiyorsa yaptı. Böylece Türkiye işçi sınıfının demokrasi ve emek mücadelesi, Kürd halkının ulusal demokratik mücadelesi ile buluşarak dayanışma ve birlik ruhunu hayata geçiremedi.

Bizim HAK-PAR olarak arzumuz Türkiye demokrasi güçleri ile işçi sınıfının mazlum Kürd halkının özgürlük mücadelesi ile bağlaşması ve yolunu birleştirmesidir. İşçilerin birliği ve halkların kardeşliğinin kurulabilmesi için halkların eşit ve özgür bir yaşama sahip olması gereklidir.

Türkiye işçi sınıfı kendisini “ekonomik haklar” ile sınırlandırmaması gerekir. Toplumun dönüşümü ve toplumsal değişimi, eşitlik, özgürlük, hukuk, adalet ve demokrasinin tam ve eksiksiz bir şekilde uygulanması için mücadele vermelidir. İşçi sınıfı mücadelesi Kürdlerin hukuk ve adalet mücadelesi ile ortaklaşmalıdır.

HAK-PAR olarak diyoruz ki, Kürd halkı özgürleşemeden Türkiye’ye demokrasi gelmez. Bu nedenle işçi sınıfı ezilen Kürd halkının ulusal demokratik mücadelesine kayıtsız kalmamalıdır.

Türkiye’de işçilerin sınıf mücadelesi resmi devlet ideolojisinin esaretinden kurtulmalı, resmi ve yerleşik algıları geri çevirmeli, çağdaş demokratik ve eşitlikçi bir anlayış geliştirmeli Türkiye işçi sınıfı kendi bünyesinde nispi temsil sistemi kurmalı, işçilerin farklı kimliklerinin yaşatılması ve özgürleşmesi için yeniden yapılanmalı, işçi sendikaları çoğulcu esaslarla göre örgütlenmeli, işçi sınıfı mücadelesi ülkedeki tüm emekçilerin ortak mücadelesi olarak geliştirilmeli, işçi sınıfı mücadelesi alanına yansımış olan resmi politikalar, red ve inkar ile asimilasyon uygulamaları kabul görmemeli, Kürdlerin kolektif haklarının iadesi mücadelesini Türkiye işçi sınıfı kendi mücadelesi olarak algılamalıdır.

Türkiye işçi sınıfı Kürd halkının kendi kaderini tayin etme hakkına açıktan taraf olmalı ve bu konuda gereken tutumu göstermelidir. Egemen güçlerin Kürd karşıtı nizamına karşı mücadele etmelidir.
Bu duygularla işçi sınıfının emek bayramını kutlarız.

Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Özgürlük!
Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin!

BİJÎ 1 GÛLAN, BİJÎ AZADÎ / 01.05.2021
                                                                         
Latif EPÖZDEMİR
Hak ve Özgürlükler Partisi / HAK-PAR
Genel Başkanı

About Post Author