“Savaşmaya gerek kalmadan sorun çözmeyi başarmak en iyisi…”
HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay, bugün (8 Şubat) İstanbul’da Bahçeşehir Üniversitesi’nin Beşiktaş’taki Hükümet ve Liderlik Okulu salonunda “Kürt Sorununda Gelinen Aşamada Çözüm ve Barış” konulu bir konferans verdi. Konferansın moderatörlüğünü Bahçeşehir Üniversitesi’nden İpek Dila Öz Yaptı.
Salona alkışlar arasında giren Burkay, konuşmasının başında izleyicileri selamladı ve bir yıl kadar önce de yine bu salonda Kürt sorunuyla ilgili olarak konferans verdiğini, bu kez sorunun tarihi boyutundan çok, sorunun çözümü ve barışa nasıl ulaşılacağı üzerinde duracağını söyledi ve şöyle dedi:
“Bu aradaki değişim ne? Silahlar sustu, ‘çözüm ve barış süreci’ diye nitelenen bir süreç başladı. Sürecin adı Kürt sorununda gelinen aşamayı özetliyor. 30 yıllık bir çatışmanın ardından taraflar, gerek devlet, gerek Kürt kesiminde silah kullanan PKK bu noktaya geldiler. Silahlar sustu ve şimdi soruna bir çözüm bulunarak ülkenin barışa ulaşmasından söz ediliyor. Bu elbette olumlu bir değişim. Peki çözüm ne?”
Burkay dünyamızda benzer sorunların nasıl çözüm bulduğundan söz ederek şöyle dedi: “Ne yazık ki Kürt sorunu benzeri başka sorunların çözümüne, çoğu zaman uzun bir çatışma döneminin ardından varıldı. Yani taraflar önce savaştılar, sonra barıştılar. Keşke savaşmaya gerek kalmadan sorun çözmeyi başarsalardı. Çünkü savaş taraflar bakımından çok büyük bedellere yol açar. Peki bunun tersi yok mu? O da var. Örneğin İsveç ve Norveç geçtiğimiz yüzyılda sorunu barışçı biçimde çözdüler. Norveç uzunca bir dönem İsveç krallığına bağlı yaşadı. Norveçliler daha sonra bağımsızlık istediler ve İsveç bir savaşa gerek kalmadan Norveç’e bu hakkı tanıdı. Sorun barışçı şekilde çözüldü ve her iki halkın dostluğu süregeldi. Her iki halk iyi komşu oldular. Buna karşılık Vietnam, Cezayir ve benzeri birçok örnekte çözüm ve barış ancak uzun ve kanlı çatışma dönemlerinden sonra geldi. Ama bu örnekler de şunu kanıtladı ki sorunu çözmek sonunda barış masasında mümkün oluyor. O halde bunu en başta yapmak en doğrusu değil mi?..”
Burkay daha sonra Kürt sorununda iki yüzyıllık süreçten söz ederek Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Kürt sorununun izlediği tarihsel gelişmeye, Kürdistan’ın bölünüş sürecine özetle değindi ve şöyle dedi: “Ne yazık ki Cumhuriyet’in kuruluşunu izleyen süreçte soruna demokratik ve barışçı bir çözüm sağlanamadı. Kürt halkının, Kürt dilinin varlığı inkâr edildi, bir baskı ve asimilasyon süreci başlatıldı ve bu da kaçınılmaz olarak Kürt halkının tepkisine ve direnişlerine yol açtı. Böylece bugüne kadar gelindi. Bu uygulamanın sonuç vermediği, bu politikanın yanlışlığı daha 1990’lı yılların başında, Demirel hükümeti döneminde fark edildi. Demirel, “Kürt gerçeğini kabul ediyoruz” dedi. Bu resmi ezberde ilk kırılma idi. Ama bununla kaldı, gerçeği tanımanın gereğine uygun adımlar atılmadı. Tersine 1990’lı yılların başları, faili meçhulleri, köy yakmaları ile kirli savaşın en karanlık, en yoğun dönemi idi. Daha sonra Özal döneminde bazı olumlu girişimler oldu. Özal çatışmaya son vermeye ve barışçı çözüm yolları bulmaya yönelik çabalar gösterdi. Ne yazık ki bu süreç de içerde ve dışarıda savaş yanlısı bazı güçlerce provake edildi ve Özal’ın kuşkulu ölümüyle sona erdi.”
Burkay daha sonra AK Parti dönemindeki girişimlerden ve “açılım süreci” diye nitelenen süreçten söz ederek şöyle dedi:
“AK Parti liderleri bu sorunun varlığını dile getirdiler ve şiddet dışı çözüme vurgu yaptılar. Bu da resmi söylemde önemli bir kırılma idi. Bunu bazı reformcu adımlar izledi. TRT Şeş’in tam gün Kürtçe yayına geçmesi ve bazı üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümlerinin açılması gibi. Bunlar elbette olumlu adımlardı ve biz de destekledik. Açılım sürecinin sekteye uğramasının ardından geçtiğimiz yılın başında silahlar bir kez daha sustu, ‘Çözüm ve Barış’ diye adlandırılan süreç başladı. Peki çözümden ne anlıyoruz? Silahların susması bile elbet başlı başına önemlidir. Ama sorun silahtan ibaret değil. Silahlar tümden gömülse, hatta PKK diye bir örgüt sahneden çekilse bile Kürt sorunu çözülmüş olmaz. Bu sorunun çözümü Kürt halkının tüm temel haklarının tanınmasına bağlıdır. Bu ise geniş kapsamlı ve cesur bir projeyi gerektirir. Ne yazık ki böyle bir proje henüz ortada yok. Bize göre çözüm eşitlik temelinde federal bir sistemin oluşmasındadır. Başında bulunduğum Parti’nin, HAK-PAR’ın programında bu öneriliyor.”
Burkay daha sonra, “Bazıları federal çözümü bölünme ve parçalanma gibi yansıtıyorlar, oysa federalizm birlikte ve barış içinde yaşamanın biçimidir” diyerek aralarında İsviçre, Almanya, Kanada ABD, Rusya ve Hindistan’ın olduğu çeşitli ülkeleden örnekler verdi ve şöyle dedi: “İnanıyorum ki Kürtlere eşit haklar tanındığı zaman Kürtler Türk halkıyla birlikte yaşamayı tercih edecekler,” dedi.
Burkay’ın konuşmasının birinci bölümü salonu dolduran izleyicilerin yoğun alkışıyla sona erdi. Burkay daha sonra dinleyicilerin sözlü sorularını cevaplandırdı.
Konferansın bitiminde Bahçeşehir Üniversitesi adına Burkay’a teşekkür edildi ve plaket verildi.
Burkay ve arkadaşları daha sonra, günün son konferansını vermek üzere beklemekte olan merhum Cumhurbaşkanı Özal’ın oğlu Ahmet Özal’la merhabalaşıp ayak üstü sohbet ettiler. Bugün konferans verenler arasında eski İçişleri Bakanlarından Sadettin Tandan, Prof. Dr. İdris Bal ve Prof. Dr. Mustafa Kamalak da bulunuyordu.
8 Şubat 2014
HAK-PAR Basın Bürosu-İstanbul