GÜNCEL

Rudaw’la söyleşi

Rudaw’la söyleşi

Aşağıdaki söyleşi Rudaw sitesi için İnan Gedik’le yapıldı ve 3 bölüm halinde yayınlandı. Bunlardan iki bölümü birleştirerek okurlara sunuyorum.

Sayın Gedik, ya da Rudaw’ın editörü, söyleşiye ekledikleri kendi yorumlarında “Burkay aktif siyaseti bırakıyor” biçiminde yansıtmışlar. Oysa böyle bir şey söylemedim, yalnızca yöneticilik görevini birakıyorum, dedim. Ben hayatı siyasetle yoğrulmuş bir insanım, elbet dünyanın ve ülkemin siyasetini yine izler, yine görüşlerimi şu veya bu biçimde kamuoyuna iletirim. Kitaplarım, hatta şiirlerim bile siyasetten kopuk değildir.

Burkay: Irak üçe bölünmeli

20 Eyl. 14; 15:35

İnan Gedik

Kürt siyasetinin en önemli isimlerinden biri olan Kemal Burkay, Türkiye İşçi Partisi ile başlayan 50 yıllık aktif siyasi yaşamına 26 Ekim’de yapılan Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Kongresi ile son verecek.

Hak-Par Genel Başkanlığını bırakacak olan Burkay, zamanını daha çok kitap yazmaya ve edebiyata ayıracak.

Rûdaw’a konuşan Burkay, bir parçası “Bağımsız Kürdistan” olmak üzere Irak’ın üçe bölünmesi gerektiğini söyledi.

 

Neden yöneticiliği bırakıyorsunuz?

Çok uzun zaman yöneticilik yaptım ve siyasette ön planda oldum. Yöneticilik çok yorucu bir iş. Her zaman koşturmanız ve ayakta olmanız gerekiyor. 50 yıla yakın yaptım. İlk defa 1964 yılında Türkiye İşçi Partisi ile örgütlü siyasete girdim. Daha sonra 1974 yılında Kürdistan Sosyalist Partisi’ni kurduk ve ben genel sekreter oldum. 2003 yılına kadar sürdürdüm. Yurda döndüktün sonra da HAK-PAR Genel Başkanı oldum. Aslında yeniden yöneticilik yapmayı düşünmüyordum, ama bu benim için bir tür vicdan borcuydu.

Genel başkanlığınız süreci nasıl geçti?

Partinin toparlanması için çaba harcadım. Kanımca başkanlığımın katkıları da oldu, parti büyüdü. Bir yerel seçim yaşadık. Yerel seçimde oylarımızı iki misli artırdık. Dört 4 büyük parti dışında seçime katılan diğer 20 kadar partinin hemen hemen tümünün oyları büyük bir düşüş yaşarken bizim oylarımız, bir önceki yerel seçime göre artarak 27 binden 52 bine çıktı.

Bu artışı neye bağlıyorsunuz?

Bence iyi bir seçim çalışması yaptık. Dolaştık her tarafı. Kendi olanaklarımıza göre propaganda yaptık. Bu süre zarfında medya bize kapandı. Yandaş denen medya da muhalif medya da tümüyle bize kapandı. Seçimlerden önce günde belki 2-3 teklif alıyordum televizyonlardan, programlarda yer almam için, ama seçime 3 ay kala bıçakla kesilir gibi kesildi ve bugüne kadar devam etti. Bize karşı ambargo uygulandı.

Gelinen aşamada artık kongreye gidiyoruz. Bu iki yıllık dönemi yeterli buluyorum.

Ortadoğu’da önemli gelişmeler yaşanıyor. Tarih Kürtler’in önüne fırsat mı çıkarıyor yoksa tam tersi bir durum mu söz konusu?

Tarih Kürtler’in önüne bir değil, birden fazla kez fırsat çıkardı. Kürdistan Bölgesel yönetimi bunlardan bir tanesi. Ama Kürtler bunu ne derece olumlu bir şekilde değerlendirdiler, bu tartışılır. Birinci Körfez Savaşı 1990’da sonuçlandı ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi oluştu; ama Kürtler kendi aralarında çatıştılar. KDP ve KYB’nin yanı sıra PKK da onlarla çatıştı. O altın fırsatın birkaç yılını heba ettiler. İkinci Körfez Savaşı’nın ardından yeni bir Irak şekillendi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi o tarihten bu yana kültürel ve ekonomik alanlarda önemli bir gelişme gösterdi. Irak’ta terör devam ederken Kürdistan bir barış adası gibi kalıyordu.

Şimdi durum nasıl? Irak genelindeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

IŞİD olayı dengeleri bir kez daha bozdu. IŞİD’den önce de Irak durulmamıştı. Irak bu terörle devam edemez. Ya üç bölgeli konfederal bir yapı oluşacak ya da Şii Arap, Sünni Arap ve Kürt bölgesi olmak üzere 3 ayrı devlet ortaya çıkacak. Bu mezhep çatışmasıyla yaşanmaz.

Güneyli Kürtler bağımsızlığı düşündü. Biz de öyle düşündük. Artık Irak bu halde böyle devam edemez. Kürtler, Şii ve Sünni Araplar birbirleriyle yaşamak istemiyorlar. Keşke birlikte yaşamayı sürdürebilselerdi, ama öyle değil. Zorla güzellik olmaz; madem bir arada yaşayamıyorlar, ayrılmaları en doğrusu.

Bunu istemeyenler kimler?

İran bunu istemiyor, çünkü kendi durumundan çekiniyor. Irak’taki bir parçalanma kendilerine de sirayet edebilir. Çok ciddi etnik ve bölgesel sorunları var. Türkiye de, Suriye de benzer nedenlerle istemez.

Peki ABD ister mi?

ABD de istemez. Bölgede bozulacak statüko ve değişecek sınırlar konusunda kaygıları var. “Bu haliyle devam ederse iyidir” diyor. Petrol bölgeleri bölünürse, mesela güneydeki petrolün nereye gideceği belli olmaz. Basra bölgesindeki petrolü İran kontrol edebilir. Amerikalılar petrol konusunda Türkiye ve Kürdistan bölgesi ilişkilerinden de rahatsız oldular. Bu yüzden onlar statükoyu sürdürmekten yana. Ama bu gerçekçi değil. Bir saatten sonra bunun yürümeyeceğini herkes görecek bence.

IŞİD’in durumu ne olur?

Taraflar anlaşıp IŞİD sorunun halledecekler. Çünkü IŞİD’le yaşanmaz. IŞİD gibi bir örgütün bölgeye dayatmak istediği yaşam tarzıyla yaşanmaz. Ondan sonra yeniden bir çözüm aranacak Irak ve Suriye için.

IŞİD’in ve Suriye’deki çatışmaların ardından Kürtleri ne bekliyor? Ne yapmalılar?

Her parçanın durumu farklı ve her parça için aynı şeyi önermek doğru değil. Irak Kürtler’i başlangıçta otonomi istiyorlardı. Birinci Körfez Savaşı’nın ardından federasyonu tercih ettiler, şimdiyse bağımsızlık istiyorlar. Çünkü şartlar değişti.

Suriye Kürtleri için de tarih olumlu fırsatlar çıkardı. Merkezi Suriye hükümeti reformlar yapamadı ve bir halk hareketiyle karşı karşıya kaldı. Ama Şam hükümeti bu hareketi zorla bastırmak istediği için, bu direniş kanlı bir biçime dönüştü. Burada Kürtler kendi aralarında birlik olsalardı kendi bölgelerinin korur ve değişimde olumlu bir rol oynarlardı. Kürtler’in talebi Esad’ın gitmesi ve yerine demokratik ve federal bir Suriye’nin oluşması olmalıydı.

Rudaw

2. Bölüm

Dil ve edebiyat üzerine

Ankara (Rudaw) – Aynı zamanda şair olan Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı Kemal Burkay, 2010’da yazdığı bir şiirini ilk kez  Rûdaw Medya Grubu’nu takip edenler için okudu.

Sezen Aksu tarafından “Gülümse”, Yeni Türkü tarafından “Sonbahardan Çizgiler” ve Grup Yorum tarafından “Em Ne Binketi Ne” adlı şiirleri bestelenen Burkay, Ekim 2010’da sürgünde bulunduğu İsveç’in başkenti Stockholm’de yazdığı ve hiç yayınlanmamış olan “Hayat güzellik ve ölüm” adlı şiirini, ilk defa Rûdaw okurlarıyla paylaştı.

26 Ekim’de yapılacak olan kongrede genel başkanlığı bırakacak. 50 yıldır çeşitli siyasi partilerde yöneticilik yapan Burkay, artık daha fazla edebiyat eseriyle okurlarının karşısına çıkacak.

“Zıpo” adlı Kürtçe bir roman yazan Burkay, “Zıpo”nun bir karakteri konu aldığını söylüyor. Burkay, “Zıpo”nun kim olduğunu ise okurlara bırakıyor.

Burkay, Rûdaw’ın edebiyat, sanat ve Kürtçe üzerine sorularını yanıtladı.

Siyaseti bırakıyorsunuz. Edebiyata mı yöneleceksiniz?

Siyasetle elbet bundan sonra da ilgilenirim; ama yönetici olmayacağım. Siyaset sadece genel başkan olarak yapılmaz; bir yazar, bir aydın olarak da siyasette bir rol oynamak mümkün. 2003 yılında da Kürdistan Sosyalist Partisi’nin Genel Sekreterliği’nden ayrılmıştım. Ama siyasi görüşlerimi açıklamayı yoğun biçimde sürdürdüm; yazdım, toplantılara katıldım, konuştum.

Yayınlanmış kitaplarımın yeniden basımıyla ilgileneceğim. Anılarımı yazmıştım. İlk iki cildi yayınlandı. Diğer iki cildini de yayına hazır hale getireceğim.

Yayınlayacağınız iki ciltte neler var?

Bir dönemin hikâyesi bunlar aynı zamanda. Bence önemli yılların hikâyesi. 1987’ye kadar olan kısmı zaten ilk iki ciltte yazmıştım. Son iki ciltte ise 87’den sonrasını anlatıyorum. Bu dönemde ben yurtdışındaydım. Oradaki çalışmalarım ve yurtiçindeki ve dünyadaki önemli gelişmeler var. Mesela 1993’te Abdullah Öcalan’la yaptığımız protokol var, onun hikâyesini yazdım. Özal dönemini, sosyalist sistemin çöküş sürecini yazdım. Kanımca epeyce ilginç şeyler var.

Anılarınız dışında basılacak kitaplarınız var mı?

Yayınlanmamış şiirlerim var, onları belki kitap haline getiririm. Bunların bir bölümü eski tarihli ve hiç yayınlanmadı bir bölümü de son yazdığım şiirler. Bunları bir kitap halinde yayınlamayı düşünüyorum.

Benim gençlik dönemlerimde yani 1960’lı yıllarda yazdığım iki romanım var. Biri “Çiçekler ve Zincirler” adıyla yayınlanmıştı. Diğeri yayınlanmadı. Bunu da yayınlamayı düşünüyorum. Daha sonra bir mizah romanı yazdım ve Türkçeye de çevirdim. İsmi Zıpo. Zıpo, “zıpır”ın Kürtçesi.

Romanın kahramanı olan “zıpır”ı kamuoyu tanıyor mu yoksa tamamen kurmaca mı?

Zıpo’nun kime benzediğine okuyucu karar verecek. Değerlendirmeyi tamamen okuyucuya bırakıyorum, tiplemeye bakacak ve karar verecekler kim olduğuna.

Gazetelerde çıkmış köşe yazılarım var. 1995’lerden bu yana Türkçe ve Kürtçe yayınlanmamış olan yazılarım ve röportajlarım var. Bunların da bir bölümünü kitap haline getirebilirim.

Uzun yıllar Kürtçe edebiyat eserleri veren bir sanatçısınız aynı zamanda. Son günlerde başlayan Kürtçe eğitim tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürtçe, Kürdistan’da üniversitelerde okutulan bir dil. Üniversitelerin dili olmuş. Medyanın dili, resmi dil… Eğer eğitim dili olarak da kullanılmazsa bir dil zayıflar güdükleşir. Kullanıldığı zaman ise önü açılır.

Kürtçe eski bir dildir, kökeni binlerce yıla dayanır. Her şeye rağmen zenginliğini halen koruyor. Önü açıldığı, serbestçe kullanıldığı zaman daha da gelişir. Bunun örnekleri var. Sovyetler Birliği’nde gelişti, Irak’ta Kürdistan bölgesinde gelişti. Türkiye’de fırsat bulduğu zaman gelişti. Yüzlerce Kürt aydını, yazarı, araştırmacısı yetişti kendi dilini kullanan. Binlerce Kürtçe eser verildi. Bilimsel eserler verildi. Gramer kitapları, sözlükler yazıldı.

Kürt halkı için ana dilinde okul açılmaması büyük bir baskıdır.

Eğitim olmamasına karşın Kürtçe edebiyat eserlerinde bir artış görülüyor. Kürt edebiyatı ne durumda?

Geçmişe göre daha iyi durumda. Halen alması gereken mesafeler var. Bütün lehçeler birleşsin demiyorum, o zor. Ama dilin standartlaşması gerekiyor. Dilin gelişmesi zaman ister. Edebiyatın bunda büyük rolü var. Yazarların, romancıların, şairlerin rolü çok büyük. Aynı zamanda gelişen bir dil yeni ve iyi romancılar, şairler de yetiştirir. Bu ikisi birbirine bağlıdır.

Kürtçe eğitim dili, aynı zamanda resmi dil olmadı. Kürtlerin bir kısmı kendi dilini bilmiyor ya da çoğu zaman işin kolayını tercih ediyorlar, “kendimi Kürtçeyle ifade edemiyorum,”diyorlar. Bunda haklı taraflar var. Kendimizi iyi ifade edebilmemiz için o dilin eğitim dili olması gerekir.

Edebiyat ise dile çok büyük bir hakimiyet gerektirir. İngilizceyi öğrenebilirsiniz ama İngilizce roman yazmak ayrı bir şeydir. O dili çocukluğunuzdan, ya da gençliğinizden itibaren iyi öğreneceksiniz ve İngiliz edebiyatını iyi tanıyacaksınız. Ancak öyle yazabilirsiniz. Kürtçe için de aynı şey söz konusu.

Siz nasıl başardınız?

Ben çocukluğumdan biliyordum Kürtçeyi; ama yazı dilini 35’imden sonra öğrendim. Ondan sonra yazmaya başladım. Çok çeşitli dallarda kullandım Kürtçeyi. Romanda, şiirde, çocuk hikâyelerinde, tiyatro oyunlarında, mizahta, köşe yazılarında, siyasi ve teorik makalelerde kullandım.

HAYAT, GÜZELLİK VE ÖLÜM

Sonbahar çarpar ya adamı

Ben de tutup bir anı çaldım

Ekim güneşinden, Stokholm’un mavi göğünden

Kavgadan ve şiirden

Okyanusa düşen bir yaprak gibi kendimi saldım

Yağmurun ve güneşin yuduğu ekim

Ölüme giden güzelliğin

Akşam güneşinin öptüğü şehir

Bir umut mu yoksa keder midir?

Yüreğin teline dokunan

Bir anı, belki donakalmış

Geçmişin çıngırağını çalan

Hepsi burada işte, avucumda

Hayat da güzellik de ölüm de

Ekim 2010

About Post Author