Dersimde İklim Gazetesi’yle Söyleşi
Sorular: Ergüder Öner
Dersim’de İklim Gazetesi’nin HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay’la yaptığı söyleşi Gazete’nin Temmuz 2014 sayısında tam sayfa olarak ve “Kürt halkının Tüm Hakları Federal Çözümle Mümkündür” başlığı altında yayınlandı. Onu aşağıda okurlarımıza sunuyoruz:
1- Kalıcı bir barış nasıl sağlanabilir? HAK-PAR’ın konuya ilişkin çözüm önerileri nelerdir?
Burkay: Kalıcı barış ancak adalet ve eşitlik temelinde Kürt sorununun çözümü ile sağlanabilir. Barış ve çözüm sürecinin birkaç etabı olabilir. Bunlardan biri PKK’nin silah bırakmasıdır, ki şu anda gündemde olan budur. Dendi ki PKK önce silahlı güçlerini sınır ötesine çekecek ve sonra da tümüyle bırakacak. Bu etap gerçekleşmedi. Kanımca bunun birkaç nedeni var:
Birincisi PKK silah bırakacaksa bunun için neden silahlı güçlerini sınır ötesine taşıyor, neden bulunduğu yerde bırakmıyor? Bunu, daha önce de birkaç kez dile getirdim. Ülke içindekiler burada, sınır dışındakiler de orada silah bırakarak evlerine serbestçe dönmeli. Hapistekiler çıkmalı, yurt dışındaki siyasiler de dönebilmeli ve siyasetin önü onlar için de açılmalı. Hükümet ve Parlamento gerekli yasal zemini oluşturmalı. Bunun için kısmi veya özel bir af gerekli olabilir.
Barış için ikinci ve asıl etapsa Kürt sorununun eşitlik temellinde çözümüdür. Bu olmadan, salt PKK’nin silah bırakmasıyla sorun çözülmüş olmaz. Bunun için Kürt halkının siyasi, idari, kültürel tüm hakları tanınmalı. Bize göre bu federal çözümle mümkündür. Yeni demokratik bir anayasa yapılır ve ademi merkeziyetçi sisteme geçilir. Kürtler nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları Kürdistan’da federal bir bölge oluştururlar. Kendi yerel parlamentolarını ve hükümetlerini seçerler. Kürtçe Türkçenin yanı sıra ikinci resmi dil ve eğitim dili olur.
2- Toplumsal uzlaşma olmadan, toplumun tüm katmanlarının müdahil olmadığı veya ettirilmediği bir yaklaşımla AKP ile İMRALI arasındaki görüşmelerle arzu edilen ve özlemi duyulan barış sağlanabilir mi?
Böylesine büyük bir sorun elbet MİT kanalıyla İmralı’daki Öcalan’la diyalog kurulup bir “uzlaşmaya” varmakla çözülmez. Hatta Salt AKP ile PKK veya onun legal izdüşümü olan örgütler arasındaki görüşmelerle de çözülmez.
PKK’ye silah bıraktırmak için doğal olan elbet PKK ile görüşmektir. Ama sorun bundan ibaret değil ve yukarda değindiğim gibi bir halkın tüm temel haklarını tanımayı gerektirir. Bu temel hakların neler oldukları ise malumdur; her halkın, her ulusun temel hakları neyse onlardır. Yukarda federal çözüm biçimine değindim.
Varsayalım ki Türk hükümeti ve devleti Öcalan’la veya PKK ile anlaştı ve onlar Öcalan’ın sağlığından veya serbest bırakılmasından başka bir şey istemediler… Çünkü Öcalan İmralı’ya konduğu günden beri “Ne bağımsızlık, ne federasyon ne otonomi; bunların modası geçmiş,” diyor. PKK ve yandaş legal örgütüler de buna tekrarlıyor. Demirtaş da son olarak bir röportajında, “biz özerklik istemiyoruz, belediyelerin yetkilerinin genişletilmesini istiyoruz” dedi. Bu durum belki devletin işine gelir ve Öcalan’la, PKK ile pekala anlaşabilir. Ama bununla Kürtler haklarını elde etmiş ve Kürt sorunu çözülmüş olur mu?
Görülüyor ki mesele Öcalan ve PKK ile uzlaşıp uzlaşmama meselesi değildir, asıl olarak Kürt halkının haklarını tanıma meselesidir. Bu haklar herkesçe bilinen temel haklardır. Devlet hiç kimseyle pazarlık etmeye bile gerek olmadan bu hakları tanımalı. Federal temelde eşit bir sistem oluşmalı, Kürtçe resmi dil ve eğitim dili olmalı.
3- Bu konuda hükümetin yaklaşımı ve tavrı samimi mi, yoksa cumhurbaşkanlığı seçimlerine mi endeksli? Aynı şekilde PKK’nin ve İmralı’nın olaya bakışları, önerileri, halkın, daha doğrusu Kürtlerin beklentilerini karşılamaya yetiyor mu?
Hükümetin samimiyeti elbet tartışılabilir. Ayrıca her parti şu veya bu sorunla ilgili politika oluştururken, parti olarak çıkarlarını, kamuoyu eğilimini düşünebilir. Ama asıl hükümetin çözüm için ne yapıp ettiğine bakmalı. Çözüm ve barış süreci denen söz konusu sürecin başından beri –ki ilk 2005’te gündeme geldi- hep söyledim: Hükümetin bu konuda kapsamlı, çözüme yeter bir projesi yok. Evet, bazı olumlu adımlar atıldı ve biz de destekledik; ama sorunun boyutları karşısında yapılanlar çok sınırlıdır; sorun hâlâ orta yerde duruyor, çözüm bekliyor.
PKK ve Öcalan’ın çözüm için önerileri de son derece yetersizdir; yani bu kesimin de çözüm için yeterli bir projesi yok. “Demokratik özerklik” denen şeyin içi boş. Hatta, Başbakan Erdoğan’la PKK ve Öcalan’ın dile getirdikleri arasında pek bir fark yok. Belki de bu yüzden Hükümete yandaş medya son dönemde “En makul muhatap Öcalan!” diyor. Öyle olunca neden anlaşamıyorlar, şaşıyorum. Onlar kendi aralarında anlaşsınlar, PKK silahları tümden bıraksın, hatta Öcalan özgür olacaksa olsun, varsın partisini veya partilerini İmralı’dan değil de doğrudan Ankara, İstanbul veya Diyarbakır’daki parti binalarından yönetsin. Halk da onu daha yakından tanısın, ne isteyip istemediğine baksın, ak koyun kara koyun ayrılsın.
Bazen soruyorum: Neden bu işi uzatıyorlar? Acaba ak koyunla kara koyun ayrışmasın, bilinmesin diye mi?..
4- Irak ve Suriye’deki son gelişmeler ortada. Irak ve Suriye’deki Kürtlerin geleceğini ilgilendiren gelişmeler karşısında Kürtler ne yapabilir? Kürtlerin yeri neresi olmalı (duruş itibarıyla)? Bu konudaki önerileriniz nelerdir?
Irak’ta 1. ve 2. Körfez savaşının ardından halk oyuyla yeni bir anayasa benimsendi ve buna göre Kürdistan Federe Bölgesi (IKBY)oluştu. Kerkük gibi bazı sorunlu bölgeler için de, yine bu anayasaya göre referandum yapılacaktı. Ama merkezi hükümet hem bunu engelledi hem de Irak’ta özellikle Şii ve Sünni Arap kesimleri arasındaki şiddet sürüp geldi. Sonunda, Suriye’deki gelişmelerin de etkisiyle ortaya IŞİD gibi radikal örgütler çıktı ve Irak’ta durum tümüyle değişti. Şu anda Sünni bölgesi de devletleşme yolunda. Daha önce IKBY’nin denetimi dışında olan Kürt bölgeleri de peşmergenin denetimine girdi.
Bu durumda Irak’ın artık eskisi gibi yönetilemeyeceği ortada. Irak De Facto olarak bölünmüş durumda. Eğer taraflar uzlaşabilirse ya ortaya üçlü bir konfederasyon çıkacak, ya da üç ayrı devlet… Güney Kürdistan’ın da bu durumda bağımsız olması doğaldır ve Kürt yönetimi bunun hazırlıklarını yapıyor. Biz de HAK-PAR olarak bu gelişmeyi destekliyoruz.
Suriye de süregelen kanlı iç savaş nedeniyle bir yol ayrımına geldi. Bu ülkede de ya uluslar arası camianın da desteğiyle taraflar uzlaşıp federal ve demokratik bir rejim oluşturacaklar; böylece Sünni ve Nusayri Arapların yanı sıra Kürtler ve Dürziler de kendi bölgelerinde federal sistemin bir parçası olacaklar; ya da Suriye de bölünecek ve ortaya birkaç devlet çıkacak. Bizce demokratik bir anayasa ve federal çözüm, eğer gerçekleşebilirse en iyisidir.
Suriye Kürtleri bunun için kendi aralarında, tüm örgütlerin haklarını gözeten bir birlik sağlamalı, kendi bölgelerini savunmakla yetinmeli ve demokratik-federal bir Suriye için çalışmalılar. Kürdistan Bölgesel Yönetimi lideri Sayın Barzani iki yıl kadar önce bu parçadaki partileri bir araya getirdi ve bir üst konsey oluşturdu. Ne yazık ki PYD’nin hegemonyacı tutumu ve diğer örgütlerin çalışmalarını engellemesi nedeniyle bu birlik yürümedi. Bugün de yapılması gereken bu birliği işler kılmak ve birliğin ilkelerine uygun davranmaktır. Kürtler ancak böylece başarılı olur, bu parçada özgürlüğe ulaşırlar.
5- Son olarak da bir ay sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuşalım. Mevcut üç aday var. Sizin bu seçime bakış açınız ve tutumunuz ne? Teşekkürler…
Malum, biz bu seçime ilişkin mevzuatın koyduğu engeller nedeniyle Cumhurbaşkanlığına aday gösteremedik, yani bizim adayımız yok. Bu hafta sonunda Parti Meclisimizin bir toplantısı var; bu toplantıda konuyu konuşacak ve adayların belli olduğunu da göz önüne alarak Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin politikamızı netleştirip kamuoyuna açıklayacağız.
Ben de teşekkür ederim.