GÜNCEL

Son kriz Kürt sorununu nasıl etkiler?

Kemal Burkay

 

Akşam Gazetesi’nden Emre Öztürk, iki gün kadar önce bana son yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili bir soru yöneltti. Cevabım, aynı soruya verilen diğer bazı cevapların yanı sıra 29 Aralık 2013 tarihli Akşam gazetesinde ortak bir başlık altında, kısaltılmış olarak yayınlandı.

 

Ben son krize ilişkin olarak birkaç gün önce hem bir yazı yazmış, hem de HAK-PAR adına bir açıklama yapmıştım. Yine de görüşümün kamuoyuna net yansıması ve herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermemek için Akşam Gazetesi’nin sorusunu ve kendi cevabımı ekte tümüyle vermeyi gerekli buldum:

 

Akşam Gazetesi Haber Merkezi’nden Emre Öztürk’ün sorusu:

Türkiye’nin 1 haftayı aşkın bir süredir ana gündem maddesi olan yolsuzluk ve rüşvet davalarına ilişkin bir haber hazırlıyoruz. Görüş aldığımız siyaset bilimciler, siyasetçiler, sosyologlar ve uluslararası ilişkiler uzmanları mevcut sürece ilişkin elbette farklı düşünceler beyan ediyorlar. Ancak, ortak söylemler de demeçler de mevcut. Ortak demeçler içerisinde ön plana çıkan vurgu ise sebebi ve sonucu ne olursa olsun mevcut soruşturmanın, istifaların ve hükümeti sıkıştırma politikasının medyada ‘Kürtlere yönelik açılım süreci’ adı verilen barış sürecine darbe vurduğu ve bu süreci baltalamaya yönelik olduğu şeklinde…

Siz rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları sonucunda oluşan istifalar, medyada ismi geçen isimlerin ötesinde bu sürecin Barış Sürecine yönelik bir darbe olduğu değerlendirmesine katılıyor musunuz?

Amaç bu olmasa bile Barış Sürecinin Türkiye’deki mevcut siyasi kaos ortamından olumsuz yönde etkileneceği ve hatta sonlanabileceği düşüncesine katılıyor musunuz?

Sayın Burkay zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

 

Cevabım:

Sayın Emre Öztürk,
Cevabım aşağıdadır. Selamlarım ve iyi dileklerimle…
Kemal Burkay

Ben söz konusu soruşturmanın doğrudan Kürt sorunuyla ilgili olduğu veya “Çözüm ve Barış Süreci” diye adlandırılan süreci baltalamaya yönelik olduğu kanısında değilim. Bu soruşturma Gülen Cemaati ile hükümet arasında bir süreden beri var olan kimi sorunların, özellikle de dershanelere yönelik son girişimin ardından geldi. Ancak bu sürtüşme, öteden beri AK Parti ile hesabı olan, onu düşürmek isteyen kesimlerin de devreye girmesiyle boyutlandı. Bunlar içinde istikrarsızlıktan, şiddet ve çatışmadan medet umanlar, bu nedenle Kürt sorununun çözümüne karşı olanlar da var.

Dolayısıyla, son kriz hükümeti sarsıp zayıflatarak barış karşıtı olan kesimlerin elini güçlendirebilir.
Elbet krizin böylesine olumsuz sonuçlar verme ihtimali, yani böylesine yan etkiler, yolsuzluk iddialarını ciddiye alıp araştırma gereğini ortadan kaldırmaz. Hangi nedenle tetiklenmiş olursa olsun, yolsuzlukların üzerine gitmek, iddia ve ithamları ciddi biçimde araştırıp buna bulaşanları adaletin önüne çıkarmak gerekir.
Öte yandan bu krizin çözüm sürecini sonlandıracağı gibi bir yorum abartılı olur. Çözüm ve barış süreci şu veya bu hükümetten bağımsız olarak yeni dönemin, yeni koşulların Türkiye için bir bakıma zorunlu kıldığı bir durumdur. Bu hükümet gidip başkası gelse de geriye adım atamaz, yeniden savaş ve şiddet yolunu tercih edemez. Şu andaki AK Parti Hükümeti’ne gelince, bu kriz nedeniyle zor duruma düşse de Kürt sorununun çözümü için cesareti kırılmamalı. Çünkü bu aynı zamanda bir demokratikleşme ve iç barışı sağlama sorunudur. Bu sağlandıkça toplum şeffaflaşır ve böyle bir toplumda rüşvet, yolsuzluk gibi hastalıklarla daha kolay başa çıkılır.

Kemal Burkay

About Post Author