GÜNCEL

”ÖZYÖNETİM” UĞRUNA ÖLMEYİ VE ÖLDÜRMEYİ GEREKTİREN BİR SİSTEM DEĞİLDİR.

LATİF EPÖZDEMİR’İN RUDAW TÜRKÇE İLE YAPTIĞI RÖPORTAJ

”ÖZYÖNETİM” UĞRUNA ÖLMEYİ VE ÖLDÜRMEYİ GEREKTİREN BİR SİSTEM DEĞİLDİR.
Röportaj: Gülbahar Altaş
Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Genel Başkan Yardımcısı Latif Epözdemir, “özyönetim”in, 2 bin Kürt gencinin uğruna ölmesini gerektiren bir sistem olmadığını dile getirdi.
Epözdemir, şehirlere sıçrayan savaşın artık Kürtler adına yürütülen bir savaş olduğunu kimsenin iddia edemeyeceğini söyledi.
Hak-Par Genel Başkan Yardımcısı Latif Epözdemir, başkent Erbil’de Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…
Bildiğimiz kadarıyla Hak-Par sol tandanslı bir Kürt partisi olarak kuruldu. Partiniz bugünkü konumu itibariyle solu temsil ediyor mu?

Hak-Par’ın başlı başına ideolojik bir sol parti olduğunu söylemek mümkün değil. Hak-Par demokratik liberal bir kitle partisidir. Demokrasi mücadelesinde çok önde seyrettiği için belki de sol parti olarak anılıyor. Türkiye’de demokrasiye yandaş olmak bir bakıma sol olmakla algılandığı için öyledir. Biz sol kesimi temsil etmiyoruz. Biz Kürdistan’da demokratik ve özgürlükçü barışçıl kesimleri temsil ediyoruz. Bunun içinde solcularda var, İslamcılar, yurtseverler ve demokratlar da var.
Son zamanlarda hem hükümet, hem de PKK tarafından Kemal Burkay’a eleştiriler yapılıyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Kemal Burkay partimizin eski genel başkanıdır. Ayrıca bir aydın ve düşünür bir  arkadaşımız, ağabeyimizdir. Sayın Burkay 50 yıldır kendisini Kürt halkının demokrasi mücadelesine adamış bir adamdır. Dolayısıyla bu 50 yıllık hayatında da çokça eleştirilere maruz kalmıştır. Bu kaçınılmaz bir şeydir. Çok eleştiriliyorsa demek ki birtakım şeyler yapmıştır. Meyve veren ağacı taşlarlar. Tabii Kemal Burkay’a yapılan eleştirilen birinci derecede muhatabı kendileridir.
Bazı kesimler Kemal Bey’i “işbirlikçi” olarak düşünüyor. AK Parti’nin Kürt hareketini bölmek için Kemal Burkayı yurtdışından   getirdiğine dair  bir algı operasyonu var. Bunu PKK özellikle yapıyor.Bu çok yalan bir şey. Kemal Bey çıktığı her Televizyon programında sert bir şekilde AKP politikalarını ve Türk yönetimini eleştiriyor. 40 yıl önce Kürt meselesi konusunda ne düşünüyorsa, aynı şeyi savunuyor.  Şiddetin Kürt halkına zarar verdiğini söylüyor.  Bu kimi tedirgin ediyor? Şiddet politikalarında ısrar edenleri tedirgin ediyor. “Ya bendensin ya devletten”,anlayışı  PKK’nin geleneksel  alışkanlığıdır.
Devlet de Kemal Bey’den tedirgin ve rahatsız. Sanki elinde sihirli bir değnekle bütün Kürt halkını ikna edebilecek bir gücü varmış gibi, zaman zaman sitem ediyor. Devlet zaten Kürtler’in haklarını vermiş olsaydı hiç kimseyi muhatap da alması gerekmiyor olacaktı. Kürt halkının gasp edilmiş haklarının iade edilmesi gerekiyor.Devlet şimdiye dek bu hoşgörüyü gösteremedi, bu anlamda gerekli adınları atmadı.
Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), PDK- Bakur, Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Kürdistani Parti (PAKURD), Özgürlük ve Sosyalizm Partisi ( ÖSP) ve Azadi Hareketi ortak hareket ediyor. Bir çatı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu girişime neden uzaksınız?
Doğrudur an itibarı ile biz bunların içinde yer almıyoruz. Çünkü sözü edilen partilerin içindeki arkadaşların hepsi bir biçimde 15 yıllık geçmişi olan Hak-Par’ın bileşenleriydi. Hak-Par aslında bir bakıma 40 yıllık PSK’nin bir ürünüdür. Ama PSK şimdi Hak-Par’dan ayrı bir yerde duruyor. Neden ayrı  durduklarına dair tatminkar ve ikna edici bir sebeb yok.Eğer varsa bunu  da onlara sormak gerekiyor.

Hak-Par kurulduğu günden beri ulusal ve çok sesli bir platform olmaya devam ediyor.
PAK’taki arkadaşların büyük bir kısmı geçmişte Hak-Par’ın genel başkan yardımcısı, yürütme kurulu üyesi, il ve ilçe başkanı veya yardımcılarıydı, şimdi ayrı bir partiler. KDP-Bakur, sayın Sertaç Bucak da bizim arkadaşımızdı. Söz konusu arkadaşlar Hakparda bir dönem siyaset yaptıktan sonra, tatminkar ve ikna edici nedenler ileri sürmeden ayrılıp kendilerine birer parti kurdular. Şimdi sormak lazım, “Arkadaşlar ne oldu da Hak-Par’dan ayrıldınız?”Ve “arkadaşlar zaten biz birdik, birlikteydik,ayrılan sizsiniz.”
Tam da Kürdistan’da barış ve demokrasi cephesinin genişlemesi ve ete kemiğe bürünmesi gerektiği bir anda onların ayrılıp, gidip başka bir yerde kümelenmeleri Kürt hareketi bakımından bir talihsizliktir.Ancak zararlı da değildir. Umarım ileride demokratik bir proje çerçevesinde bir ulusal  birlik söz konusu olabilir. Bizden ayrılıp  ayrı  ayrı partiler kurmalarına rağmen, bu gün de görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Kapılarımız dostlarımıza kapalı değil.Aramızda dostane ilişkilerin daha da gelişmesi için azami çaba gösteriyoruz.
Geri dönmeleri için çağrınız oldu mu?
Her zaman bu çağrılarımız var ve birlik yönünde çalışmalarımız gündemde. Seçimlere katılma hakkını kazanmış olan Hak-Par’ın bu anlamda  elinde bazı imkanları vardı. Biz seçimler esnasında bu avantajları onlarla paylaşmaya hazır olduğumuzu söyledik. Bu konuda partimizin kamuoyuna yaptığı açıklamaları var.Bu konuda samimi davrandık.Örnek olarak, son genel seçimde kendilerine parti programlarıyla yer almak kaydı ile, Hak-Par listelerinde aday olun dedik. Bu kendilerine sunduğumuz bir imkandı onlar için,ama uzattığımız bu eli tutmadılar,birlik yolunda yürümeye gelmediler.
Yani diğer partilerle hareket etmemenizin nedeni sadece bu mu?
Başka bir sebep daha var. Bizimle birlik olmak için görüşmeye gelen arkadaşlardan bazıları – Tek tek isim vermeyeyim – aynı zamanda DTK-( Demokratik Toplum Kongresi’nin) üyeleridir de.. Yani aralarında birkaç tane grup var ki hem DTK bileşenidir ve hem de  bizimle de birlik olmaya çalışıyorlar.O çizgiyi açıktan savunmuyor oldukları halde, hatta yanlışları konusunda bizimle aynı görüşte oldukları halde, DTK’dan  bir türlü ayrılamıyorlar. HDP listesinden  parlamentoya milletvekili vermişler. Şimdi soruyoruz birlik yolunda ciddi ve samimiyseniz eğer, önce o milletvekillerinizi geri çekip, birlik için inandırıcı bir adım atın. Etik olarak da orası ile (DTK) ilişkilerinizi sonlandırın,bitirin, sonra gelin yeni bir ortaklaşma arayışı içerisine girelim.
Söz konusu arkadaşlara son olarak şunu söyledik: Arkadaşlar bizi platformunuzun içine gelmedik diye eleştiriyorsunuz. Sizden birşey rica ediyoruz; 6-7 hareketsiniz, siz önce kendi aranızda birlik olun, söz, biz de geliriz.
Kürdistan Bölgesi’ne sık gelmiyorsunuz…
Partimiz burayı çok sık ziyaret etmiyor. Başkaları çok sık ziyaret ediyor, onu biliyoruz. Demin andığımız arkadaşlar ziyaret ediyor. Dolayısıyla çok sık gelemediğimizden dolayı bunu bir eksiklik olarak da görüyoruz.
Neden geldiniz?
Bilindiği gibi genel başkanımızı trafik kazasında ne yazık ki kaybettik. Zorunlu olarak da yeni başkanımızı seçmek amacıyla kongre yapmamız gerekiyor. 24  Nisan’da Ankara’da olağanüstü kongre yapılacak. Buraya geliş nedenimiz ise demokratik yurtsever Kürt parti kişi ve kurumlarını kongremize davet etmektir. Buradaki partilerle sınırlı da olsa eskiden gelen son derece düzeyli ilişkilerimiz var. Amacımız bu ilişkileri genişletmektir. Hak-Par bu kongreden sonra Kürtler’i temsil eden her yerde ne kadar “hayırlı” olan Kürt örgütü varsa onlarla dostane ilişkiler içinde olmayı milli bir görev olarak sayar.
Devlet ile PKK arasındaki çatışmaların şehir merkezlerine taşınması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bununla ilgili söylenecek birkaç şey var. Birincisi, bu bir strateji değişikliğidir PKK bakımından. İkincisi, bu kabul edilecek birşey değil. Üçüncüsü, bu sonuç alınacak ve Kürt halkının yararına olacak birşey değildir. İddia edildiği gibi özyönetim için bütün bu altüst oluşlar yaşanıyorsa, 2 bin Kürt genci öldürülüyorsa “özyetim” uğruna ölmeyi gerektiren bir sistem değildir. Kürt halkı özyönetim gibi ne olduğu belirsiz olan bir yönetime bence razı değil. Kürtler’in ulusal demokratik hakları özyönetimle değil, ancak eşit, demokratik ve adil, bölgesel bir federasyonun tesis edilmesiyle mümkündür. Özyönetim uğrunda ölmeyi ve öldürmeyi gerektiren bir hadise değildir.
Dolayısıyla, şehirlere sıçrayan bu savaşın artık Kürtler adına yürütülen bir savaş olduğunu kimse iddia edemez. Bu savaş artık Kürtlerin çıkarına değil, zararına olan bir savaştır. Bu savaşın kazananı olmaz, bu kirli bir savaştır. Kürt yurtseverleri maalesef imha ediliyor. Kürtlerin geleceği olan gençler öldürülüyor,başkalarının emllerine peşkeş çekiliyor. Kürdistan tarihi yok ediliyor. Kürdistan yangın yerine çevriliyor. Sosyal hayat durma noktasına gelmiş durumda.
Bir yandan PKK’nin estirmiş olduğu şiddet, öte yandan devletin sözüm ona “PKK’yi durdurma” operasyonları ne yazık ki halkı iki ateş arasında bırakmış durumdadır. Kürt halkı bu şiddeti tırmandırmak isteyen iki kesim arasında sıkışmış, nasıl kurtulacağını bilememektedir. Kürt halkı için bu zor bir durumdur.  Ne devletin operasyonlarını, ne de PKK’nin yürüttüğü bu savaşı anlamlı bulmuyoruz.
Çözüm süreci için diğer Kürt parti ve gruplarıyla görüşüleceğine dair açıklamalar yapıldı. Bir Kürt partisi olarak düşünceniz nedir?
Devletin henüz buna hazır olduğuna inanmıyorum. Başlangıçta bu tür konuşmalar yapıldı ama o zamanlar Kürdistan’daki hendek ve barikatlar bu kadar ileri bir boyutta değildi. Devlet siyaseten böyle bir şey söyledi. Aslında biz hep söyledik, söylüyoruz:Diyalog ve barış sürecinin tekrar başlaması çok gerekli ve yararlı. Bunun sağlanması için gerekli koşulların hazırlanması gereklidir. Çatışmalar son bulmalı, PKK silahlı mücadeleden ve şiddetten vaz geçmelidir.Devlet Kürdistandaki operasyonları durdurmalıdır.
Muhataplık sorununa gelince. Biz hiçbir zaman tek muhatap biziz demedik.Kuşkusuz biz tek başımıza sorunun çözümü konusunda muhatap değiliz. Kürt sorunun çözümü konusunda kurulacak yeni bir masadan  HDP’nin ya da PKK’nin dışlanması  doğru değildir. Ancak HDP ve PKK de, bu günkü politikalarını yeniden gözden geçirip şiddeti terk etmeli ve diyalog masasına yaklaşmalıdırlar. Yoksa bir yandan elinizde silah savaşırken, diğer taraftan barış masasına oturamazsınız. Bu mantıklı olmaz. Devletin de söylediği şey budur.

Devlet ” ben PKK ve HDP dışında herkesle otururum” da demiyor. Ben halkı muhatap alırım diyor. Halktan kastı kimdir bilmiyorum.Bu halk Kürt halkı ise, onu temsil eden onun demokratik hakları için mücadele veren STK ve siyasi partileri var.Devlete göre,Hak-Par veya başka bir parti halktan sayılıyor mu bilemiyorum. Halk biz değilsek halk kim? Halkla görüşeceğini söylüyorlar ama ne zaman görüşecekler, halktan kasıtları kim, bu belli değil.

Diğer yandan gerçekten de çatışmaların durması konusunda niyetli ve istekli iseniz, bunun için PKK’yle görüşmek zorundasınız, çünkü PKK, silahları elinde, sizinle savaşan, Kürdistanda silahlı mücadele sürdüren bir örgüt. Hak-Par’ın elinde silah yok. Hakpar,Şiddetin ve çatışmanın tarafı değil.Bu nedenle “silahların bırakılması ve çatışmaların durması” konusunda, HAKPAR muhatap değildir.
Peki PKK’nin silahları bırakması sözkonusu mu?
Ben tahmin etmiyorum. PKK’nin bu savaşta ısrar etmesinin altında başka realiteler var. PKK’nin artık  yerinden yönetilmediği kanaati var bende. PKK’nin karar mekanizmasının içinde farklı görüşler mevcut olduğu anlaşılıyor. Gelinen noktada artık  bu savaşın Kürtlerin yararına olan bir savaş olmadığı kanaatindeyim. Bu savaşın Kürtlerden ziyade başkalarına hizmet ettiği görünümü var şu anda.

Başkalarına derken…
Ortadoğu’da Kürt hareketinin ete kemiğe bürünmesini engellemek isteyen bazı devletler var. Dolaylı ya da dolaysız bu savaşın daha çok onların işine geleceği kanaati var bende. Bu savaşın bu denli sürdürülmesinin nedeni de vekaleten süren bir savaş görünümünde olmasıdır. Bu nedenle de savaşın bir diyalog çağrısıyla sona ereceğini düşünmüyorum. Keza devletin de şiddette ve savaşta ısrar etmesi karşısındaki tutumunu asla tasvip etmiyorum. Güvenlikçi politikalar sonuç getirmez. Ne demek bu sorunu çözmek için hepsini imha etmek? Böyle bir politika gayri insani bir politikadır. Uluslararası bir platformda çözüm masasının yeniden kurulması konusunda baskı uygulanması imkanı var.

Federatif bir sistemin oluşturulabileceğine inanıyor musunuz?

Federasyon şu anda dünyanın önemli bir kesiminin yaşadığı ve yönetildiği bir sistem. Federatif yapı “üniter sistemi” reddeden bir sistemdir. Dünyada federatif sistemi uygulayan hiçbir ülke zararlı çıkmamıştır. Tam tersine, federal yönetim mekanizmaları, birçok sorunu çözmüştür. Fakat Türkiye’de oluşabilmesi elbette ki yakın zamanda kurulacak bir eser değildir. Zaman zaman bize soruyorlar. Federasyondan kastınız nedir diye. Biz kısaca  Türkiye’de Türkler’e ait ne varsa, aynısını Kürtler’e de tanınmasını istiyoruz. Yani Kürtlerin tüm kollektif ve ulusal haklarının iade edilmesi, özgür ve demokratik bir Türkiye, özgür ve demokratik bir Kürdistan kurulması gerektiğini savunuyoruz. Buna  ister federasyon deyin, ister başka bir şey. Bu hangi sistemle gerçekleşiyorsa, biz onu savunuruz.
 Kuşkusuz ki federal bir cumhuriyetin oluşabilmesi için bugünkü üniter yapının da değişmesi gerekiyor. Türkiye’nin yapısal reformlara gitmesi gerekiyor. Belki bunun içinde Türkiye’nin başkanlık sistemine gitmesi bir adım olabilir. Ancak bu konuda teredütlerimiz de yok değil. Türkiye gibi demokrasinin zayıf olduğu bir ülkede başkanlık sistemi korkarız ki diktatörlüğe götürebilir. Parti olarak ise dünyada başkanlık sisteminin otoriterliğe gitmesini engelleyen tek sistemin federatif sistemin olduğuna inanıyoruz. Federal yapı,devlet başkanının savrularak totaliter bir sisteme gitmesini engelliyor.

PORTRE \ Latif EPÖZDEMİR

1956’da Siirt’in Baykan ilçesinde doğdu. Türk Dili ve Edebiyatı mezunu. 6 yıl öğretmenlik yaptı. 12 Eylül’de tutuklandı. 100’den fazla Kürtçe ve Türkçe derleme ve bestesi bulunan Latif Epözdemir, çok sayıda yazıya imza attı. Televizyon ve radyolarda programlar gerçekleştirdi. Biri Çeviri, 3’ü Kürtçe, 3’ü de Türkçe 7 kitabı yayımlan

About Post Author