ROBOSKİ KATLİAMI DEVLETİN KARANLIK YÜZÜNÜN AYNASIDIR
Roboski katliamının üzerinden yaklaşık beş yıl geçti. 28 Aralık 2011 akşamı Türk Hava Kuvvetlerinin Şırnak Uludere ilçesi Roboski yöresinde F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombardıman sonucunda, çoğu çocuk yaşta sayılabilecek 34 Kürt insanı hayatını kaybetmişti. Bu ırkçı katliamda yaşamını yitiren köylüler, yaşamlarını sürdürebilmek için Güney Kürdistan’dan mazot ve sigara getirmek üzere kaçak yollarına düşmüştü.
Türk Genelkurmayı bu olay sonrasında yaptığı açıklamasında; 28 Aralık 2011 tarihinde saat 18.39’da tespit edilen grubun PKK‘nın kullandığı yolları kullandığı için vurulduğunu açıklamıştı. Bu tam bir skandal açıklamadır ve devletin karanlık yüzünün tam bir yansımasıdır. Doğru tanı konulmadan kuşku üzerine katliam yapmak, akıl karı mıdır?
Roboski katliamı, devletin tedip anlayışının bir gereği olarak yapılmıştır ve bu olay karanlık odakların hanesine kar olarak geçmiştir. Bu gün de,”Terörle mücadele” adı altında devlet ne yazık ki, bölgenin yangın yerine dönmesine çanak tutmaktadır. Bu yol ve yöntem asla kabul edilemez. Bu savaşın derhal sona ermesi ve yeniden çatışmasızlık ortamına dönülmesi için gereken adımların atılması gerekmektedir.
Roboski aydınlanmadan ülke aydınlanamaz. Hakikatlerin gün yüzüne çıkarılması devletin asli görevidir. Derhal çatışmalar durdurulmalı ve taraflar silahların durması için sağduyulu davranmalıdır. Ölmek ve öldürmekle bir yere varılamaz. Çatışmalar durdurulmazsa daha vahim sonuçlara neden olabilir.
Bu gün geçmişe göre daha da ciddi karanlık senaryolar tüm hızı ile devam etmektedir. Kürdistan’ın tarihsel ve kültürel mirasları birer birer yakılıp yıkılmakta, halk iki ateş arsında can havli ile köşe bucak bu yangından kaçmaktadır. Bir yandan bombaları toplar ve askeri operasyonlar, diğer yandan hendekler, barikatlar ve sokak savaşları tüm hızı ile sürmektedir. Halk bu yangından nasıl canını kurtaracak bunun derdine düşmüş durumdadır. Bu kirli savaşın Kürt halkının ulusal demokratik haklarına kavuşmasına hizmet etmediği gün gibi ortadadır. Bu kör inadın kimseye bir yararı olamaz. Bu savaşın Kürdistan’a özgürlük değil, yıkım getirdiğini görmemek için kör olmak gerekir.
HAKPAR olarak taraflara silahsızlanma ve çatışmaları durdurma konusundaki çağrımızı yineliyoruz: Devlet hukuktan ayrılmamalı, sivilleri korumaya yönelik önlemler geliştirmeli, halkın yaşam hakkına saygılı davranmalı ve yaşam haklarını sınırlandırmamalıdır. Askeri ve savaşçı-yok edici siyasetler çözüm getirmez, sorunu çözemez, tersine daha da derinleştirir. Diğer yandan, PKK-YDG/H de, koşulsuz olarak şiddetten ve silahlı mücadeleden vazgeçmeli, imha ve katliam politikalarına daha fazla zemin yaratmamalı, siyasetini yeniden gözden geçirerek barışçı mücadele yöntemlerine dönmelidir. Ülkenin geleceği için çatışmasızlık ve barış ortamı en hayırlısıdır.
HAKPAR halkımızın başta yaşam hakkı olmak üzere tüm demokratik ve insanı haklarını özgürce kullanabilmesi için, bölgede huzur ve güvenlik için tarafları şiddet uygulamaktan vazgeçmeye çağırmaktadır. Ülke çocukları daha çok kurban edilmesin, bölgenin tarihsel değerleri daha çok yok edilmesin, barış ve huzur ortamı içinde sorunlar tartışılsın ve barışçıl yöntemlere geri dönülsün.
Daha çok ana yüreği yanmasın, ocaklar sönmesin, siyaset ve hayat normale dönsün.
Hak ve Özgürlükler Partisi / HAKPAR-Basın Bürosu