GÜNCEL

Dibe vurmak ya da sağduyulu bir çıkış

Kemal Burkay

Televizyon haberlerini gönül rahatlığıyla izleyebiliyor musunuz?

Ülkemiz yanıyor, dünya yanıyor…

Yanma sözcüğünü hem gerçek, hem mecazi anlamda kullandım.

Bir yandan her yıl olduğu gibi kavurucu yaz sıcaklarında ormanları, kırları tutuşturan yangınlar, diğer yanda savaşın yol açtıkları… Şu günlerde Kürdistan’da, Şırnak ve Dersim yöresinde olduğu gibi, ormanları silip süpüren, doğayı kavuran böylesine bir dizi yangının yürek burkan manzaraları medyaya yansıyor.

Ama bundan da öte, günlerdir televizyonların haber bültenlerini işgal eden çatışmalar, yangın yerine dönen kentler kasabalar; dökülen kanlar ve gözyaşları ve ağıtlar arasında toprağa giden gençler, çocuk bedenleri…

Hemen her gün Akdeniz’deki mülteci dramları, devrilen tekneler, botlar, yaşanan can pazarı… Savaştan, zulümden, açlık ve işsizlikten kaçıp “umut yolculuğu”na çıkmışken sularda boğulup giden yüzler, binler…

Kentlerde ve kentler arası yollarda yaşanan sayısız trafik kazası, kan banyoları…

Ve şiddet haberleri… Evde, sokakta, okulda, hastanede, her yerde… Kafası kızanın, gücü yetenin kadına, çocuğa, tartıştığı kişiye uyguladığı şiddet, saldırı ve soygun haberleri…

Günün 24 saati haber bültenleri bunlarla yüklü.

Diyeceksiniz ki, eskiden de bunlar vardı, ama televizyonlar yoktu, internet ve cep telefonu yoktu; bu olaylardan anında haberdar olmuyorduk ve kulağımız rahattı…

Evet, eskiden de vardı, iki dünya savaşını, Vietnam’ı, Cezayir’i, Filistin ve Kürdistan’da olup bitenleri unuttuk mu?

Eskiden de vardı, ama bu kadar değildi. Özellikle de Ortadoğu’da Türkiye’de, Kürdistan’da, Ege ve Akdeniz sularında… Şiddet sarmalı son yıllarda bir ateş topu gibi bu bölgeyi sardı.

Böylesi bir ortamda gönül rahatlığıyla haber izleyebiliyor musunuz, yoksa bu durum kimyanızı allak bullak mı ediyor, kontrol aygıtına basıp televizyondan kaçıyor musunuz?

Ama kaçış bir çözüm mü? Görmemek, yazmamak, konuşmamak bir çözüm mü?

Bu ne böyle, dostlar, insanlık çıldırdı mı?!

Hadi Ortadoğu halkları, sokaktakileri ve saraydakileri ile pusulayı şaşırdı ve çıldırdı diyelim, ya dünyanın geriye kalanı? Sözde gelişmiş, uygar kesimi?..

Dünyanın büyükleri, güçlüleri, bir bakıma ellerinde yangın söndürme, sorun çözme araçları ve olanakları olanlar sanki olup biteni adeta seyrediyorlar.

ABD seyrediyor, AB seyrediyor, Rusya ve ötekiler seyrediyor…

Oysa isteseler, el ele verseler bölgemizde ve dünyanın diğer yerlerindeki önemli sorunları çözebilir, savaş ocaklarını, yangınları söndürebilirler.

Ama diyeceksiniz ki, bu yangınlar aynı zamanda ve asıl olarak onların eseri. Onlar on yıllar ve yüzyıllar öncesinden kibriti çakıp bıraktılar, şimdi de el ele verip söndürmek şurada kalsın, bu kavgalara taraflar, yangınlara körükle gidiyorlar…

Evet, ne yazık ki öyle.

Ve ben bir insan olarak bu durumdan acı ve öfke duyuyorum. Ne yazık ki bizim gibilerin çabası bu yangınları söndürmeye yetmiyor.

Çoğu zaman kafası kızmış, bir kör dövüşü gibi bu kavgaya tutuşmuş, ne için savaştığını, ne yaptığını bilmeyen insanlara, ne zalime, ne yolunu-hedefini şaşırmış mazluma laf anlatmak da kolay değil. Aklı selime dayanan doğru söz ve öneriler her iki kesimin de öfkesini, tepkisini çekiyor.

Ne üsttekiler, yani yönetenler, egemen güçler topluma özgürlük ve demokrasi tanımaya yanaşıyorlar, ne de alttakiler bu durumdan kurtulmak için sağlıklı bir siyasal mücadele hattında bir araya gelmeyi başarıyorlar. Egemenler şiddet ve baskıyla, böl-yönet politikasıyla statükoyu korumaya, kendi aralarında bölünmüş ve birbirlerine diş bileyen ezilenlerse, çoğu zaman kime ve niçin yönelttiklerini bilmedikleri kör şiddetle sonuç almaya çalışıyorlar.

Bu durumda, her ne kadar zaman zaman Çetin Altan gibi “enseyi karartmayın” desem de, pek iyimser değilim.

Belli ki bu hamur daha çok su kaldırır. Ortadoğu, “Yüz Yıl” ve “Otuz Yıl” savaşlarını yaşayan, yanıp yıkılan bir zamanların Avrupa’sı gibi bu süreçten geçecek, en dibe vuracak, ondan sonra da külleri üstünde doğrulacak gibi görünüyor…

Elbet Avrupa bunu yaşadığı zaman göz önünde olumlu, çağdaş bir örnek yoktu. Şimdi dünyamızda barış ve özgürlük alanında insanlığın kazandığı önemli mevziler var. Bu nedenle biz aynı cehennemi süreçleri yaşamak zorunda değiliz ve yaşamayabiliriz.

Eğer tüm bu kötü gidişe rağmen sonunda sağduyu egemen olursa…

15 Ağustos-2015

About Post Author