HALEPÇE KATLIAMI: SÖZÜN SÜKÛN ETTİĞİ ZAMAN
Latif EPÖZDEMİR
“HALEPÇEDE MARTIN ONALTISI
Ayın on dördü, rüzgar,
Kalemimi uçurdu.
GOYE tepesinde.
Kalemimi uçurdu rüzgar,
Onu bulup yazmaya başladığımda
Uçtu kelimeler.
Ayın on beşi,
Kalemimi alıp gitti Sirwan.
Kalemi alıp yazmaya başladığımda,
Balık oldu şiirlerim.
Ayın on altısı,
Ah! On altısı ayın,
Şehrezur kalemimi aldı.
Geri verdiğinde,
Kurumuştu parmaklarım.
Halepçe gibi..” ( Şêrko Bêkes.Türkçeye çeviren: Latif Epözdemir)
16 Mart 1988’inin baharı haber veren ilk günlerini yaşarken Halepçe, birden mavi göklerinde zehir ve ölüm yüklü uçaklar belirmişti. Savaş uçaklarının ürkütücü uğultusu,bir karabasan gibydi. Gün,korkuyla başlamış ve ölümle bitmişti.
İki gün önce bir isyan başlamıştı. Halepçe artık özgürdü. Kent halkı , işgalden ve zulümden kurtuluş sevinci yaşıyordu ki, bu sevinç kursaklarında kaldı. Siyanür yüklü uçaklar ölüm ektiler baharın şehvetle doluştuğu özgür kentin bağrına. Mutluluk, yerini derin bir korkuya bırakmıştı bir anda. Korku ve panik…Bombalar kentin kalbine inmeye başlamıştı. Halepçe tarihin tanıklık ettiği ve yıllarca belleklerden silinemeyecek olan bir soykırıma uğramıştı. Ne olduysa o öğle vakti olmuştu. Birkaç dakika sonra her tarafa insan cesetleri dolmuş yığılmış, kentin sokakları insan ölüleri ile dolmuştu.Halepçe semalarına Elma kuskunda siyanür gazı yayılıyordu. Ve siyanürlü hava beraberinde körpe bebeleri götürüyordu. O bebelerden biriydi Ömer Xawerin üstüne tünediği ve çaresiz onunla birlikte can verdiği, evladı, yeşil gözlü Sirwan..
Evet… Halepçe’de yıllar önce acı bir katliam yaşandı. 5 bini aşkın insan kimyasal gazlardan zehirlenerek hayatını kaybetti.10 binden fazla yaralı bıraktı ardından savaş uçakları. Sonra çekip inlerine gittiler.Tarihe ‘Halepçe Katliamı’ olarak geçen bu ınsanlık dışı soykırım, Kürtlerin tüm taleplerini kanla bastırmayı alışkanlık haline getirmiş olan kanlı Saddam Hüseyin rejimi tarafından gerçekleştirilmişti.
1988 YILI,16 MART GÜNÜNDE, HALEPÇELİ OLMAK İSTEMEZDİ HİÇ KİMSE
Halepçe kenti Federe Kürdistan bölgesinin, Süleymaniye kentine bağlı, kentin 100 kilometre güney batısında bulunan bir kent. İran sınırında bulunan ve Kürtlerin önemli-stratejik bir yerleşim yeri olan bu kent, tarihte Kürt başkaldırılarının da kararlı bir merkezi olarak bilinir. 22 Eylül 1980’de İran-Irak savaşı başladı. İran ve Irak birbirlerine üstün gelmek için her türlü entrikaya baş vuruyorlardı. Kürt grupları da, özellikle YNK ve PDK, de,bu entrikalar karşısında zaman zaman birbirleriyle çatışıyorlardı. Aslında bu çatışmayı körükleyen İran ve Irak rejimleriydi.
Celal Talabani önderliğindeki YNK, hem İrana ve hem de PDK ye karşı savaşıyordu. PDK ise o dönemler Iran devletine karşı savaşmazlık tutumunu doğru bulmuştu. Bu nedenle İran rejimi PDK güçleri ile dirsek temasındaydı. 1984 yılında Barzani’nin arabuluculuğu ile Talabani güçleri ve İran devleti, bir anlaşma yaptılar. Sözkonusu anlaşma uyarınca, Irak’ın toprak bütünlüğüne bağlı kalmak koşulu ile, Saddam devrilinceye dek, İran’ın verdiği destek kabul edilecekti. Bu sürecin sonunda bütün Kürt grupları Şam’da toplanarak bir protokol imzaladı. Hiç bir Kürt örgütü, kendisini destekleyen devletin yanında diğer Kürt örgütlerine karşı savaşmayacaktı. Bu süreçten sonra Irak, İran karşısında güç yitirmeye başlamıştı. Irak bu gelişmeleri kendi rejimi karşısında ciddi bir tehlike olarak algılamıştı. Dahası giderek güç toplayan, silahlı Kürt hareketindeki ilerlemeleri gören Saddam Hüseyin, çareyi katlimlarda bulmuştu ve ilk hedef olarak da Halepçeyi seçmişti.
“14 Mart günü İran’ın da desteğiyle peşmerge gücü Halepçeye girdi ve kenti ele geçirdi. Halkta büyük sevinç yaratan bu gelişme, Irak ordusunun Halepçe’den tamamen çekilmesini de beraberinde getirmişti. Halepçe iki gün boyunca özgürlüğün tadını çıkardı. Kürt bölgelerindeki çarpışmalar durmuş, İran ile Irak arasındaki karşılıklı top atışları ise sürüyordu. Bu dönemde iki ülke arasında savaşın durdurulmasına yönelik girişimler de başlamıştı. Ancak henüz bir sonuca ulaşılmamıştı. Kürt bölgelerindeki başkaldırıların yoğunlaşması üzerine Saddam rejimi, ciddi bir panik yaşamaya başlamıştı.
15 Mart günü bilinmeyen bir nedenden peşmerge gücünün büyük bir bölümü Halepçe’den geri çekilmişti. Ama halen ordu güçleri ortalıkta görünmüyordu. Tarihler 16 Mart’ı gösterdiğinde ise Irak ordusunun savaş uçakları Halepçe semalarında belirmeye başlamıştı. Uçaklar 3 gün boyunca Kürt bölgesi olan Germiyan alanı içine giren birçok bölgeyi bombalamaya başlamıştı. Ancak Halepçe’ye atılan bombalar bu kez farklı cinstendi. Kent merkezine Hardal ve sarin gazları olarak bilinen kimyasal bombalar atılmıştı. Öldürücü gücü maksimum olan bu gazlar, kısa sürede kentin tamamını sarmış, can havliyle kendini sokaklara atan binlerce insanı zehirlemişti. 3 gün süren bombalamanın ardından kentte 5 bini aşkın kişi yaşamını yitirmiş, binlerce kişi de yaralanmıştı. Savaş uçakları çekildikten sonra Halepçe tam bir virane şehir haline gelirken, 75 bin civarında nüfusu olan kentin büyük bölümü boşalmıştı. Çoğu insan yakınlarının cesedini bile kaldıramadan İran sınırından bu ülkeye geçmeye çalışırken, binlerce kişi de ülkenin kuzeyine doğru gitmeye başlamıştı. Halepçe’den geriye kalan ise yıkık bir şehir, gözü yaşlı insanlar, atılan kimyasal gazlardan zehirlenen bir kent kalmıştı.
Saddam, İran’la ateşkes yaptıktan sonra Halepçe katliamı ile, Kürtleri tam bir cezalandırmaya tabi tuttu. Bu katliam ile esas olarak Irak tarafından amaçlanan, Kürtlere vurarak İran’a gözdağı vermek ve savaşı kendisine uygun bir anlaşma ile bitirmekti. Nitekim Halepçe katliamından 2 ay sonra Irak-İran savaşı bitti ve bu kirli savaş ve anlaşmadan her zamanki gibi Kürt halkı zarar gördü.
Her ne kadar bu katliamın baş sorumlularından birisi Saddam Hüseyin olsa da, bu kimyasal silahların ABD, Fransa, Almanya patentli olduğu daha sonra açığa çıkmıştı. Nitekim dünya ülkeleri uzun süre bu katliama sessiz kalmış ve ölen binlerce Kürt görmezden gelinmişti.
Saddam Hüseyin ise yapılan başkaldırıdan zaferle çıkan biri olarak, Kürtlere yönelik baskılarını artırmıştı. Halepçe ise henüz yeni doğmuş çocuğuna sarılı bir şekilde can veren anneyle çocuğunu gösteren bir fotoğraf karesiyle hafızalara kazınmış, tarihe insanlığın kara bir lekesi olarak geçmişti.”( K-SAMER)
Yıllarca bu dehşet veren katliamın hesabı sorulamadı, sorumlular yargı önüne çıkarılamadı. Ancak ABD’nin Irak’a askeri müdahalesinden sonra faşist Baas rejiminin yıkılması sonucunda, Saddam ve yandaşları tutuklandı ve ardından da yargılanmaya başladılar. Bu vesile ile Halepçe katliamı tekrar gündeme geldi ve Saddam’ın yargılandığı konular arasına girdi. Bu olay belki de onu ipe götüren en önemli nedendi.
Katliamın üzerinden onca yıl geçtiği halde hala Halepçede yaraları sağılmamış on kişiye yakın insan var. Halepçenin sarmayı bekleyen büyük yaraları var.
İnsanliğin sükun ettiği o dehşet anında, yani 1988 yılı 16 mart gününde, Halepçede, olmak istemezdi hiç kimse..