GÜNCEL

Öcalan’ın 10 Maddesi’nde Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir şey yok

Star gazetesi ile söyleşi:

Burkay: PKK silah bırakmalı;

Öcalan’ın 10 Maddesi’nde Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir şey yok

Burkay’ın notu: Star Gazetesi’nden Erdinç Akkoyunlu, Hükümet ve HDP’nin son ortak açıklaması ve Öcalan’ın 10 Maddesi ile ilgili olarak üç gün kadar önce benimle bir söyleşi yaptı. E-mail yoluyla gelen soruları yazılı olarak cevapladım. Bu söyleşi 5 Mart tarihli Star Gazetesi’nde “Artık gerekçe kalmadı, PKK silah bırakmalı” başlığı altında, gazetenin sunuş notları – ya da yorumu- ile birlikte ve kısaltılmış olarak yayınlandı.

Ne var ki, ana başlığın altında “Paralel Yapı”dan söz ediliyor ve “Burkay silah bırakma diyenlere sert çıktı” deniyor. Oysa ben “Paralel Yapı”dan veya başkasından ad vererek söz etmedim. Kimseye “sert” de çıkmadım. Elbet, ortak açıklamayı doğal, Öcalan’ın PKK’ye yönelik silah bırakma çağrısını ise olumlu bulduğumu belirttim. Ama müzakere konusu 10 Maddede Kürt sorununun çözümüne ilişkin herhangi bir somut talep olmadığını da söyledim.

Gazetenin alt başlıkta ve sunuşunda böylesine yanlış bir izlenim yaratmış olmasını doğru bulmuyorum. AK Parti ile Gülen cemaati arasındaki çatışma malum. Medya da buna göre kamplaşmış. İki taraf da birbirini haklı-haksız acımasızca suçluyor. Ama ben kendi payıma bu işte taraf değilim, kimsenin de beni taraf göstermeye hakkı yok. Hangi kesimden olursa olsun, medya bir konuda görüşümü sorarsa cevap veririm. Ama şu ya da bu kesimin hoşuna gitsin diye konuşmam, nasıl düşünüyorsam onu söylerim.

Bana yöneltilen dört soruyu ve cevaplarımı aşağıda eksiksiz yayınlıyorum.

5 Mart 2015

PKK’nın silahlı eylem tarihinde ilk kez; Türkiye hükümeti ile PKK’ya en yakın siyasi parti temsilcileri ortak masada ortak açıklama yaptı. İçerikten önce bunun simgesel anlamını nasıl değerlendirirsiniz?

Ortak açıklamayı yöntem olarak doğal buluyorum. HDP zaten Parlamento’da temsil edilen bir parti ve çeşitli vesilelerle Ak Parti ve hükümet yetkilileriyle görüşüyorlar. Barış sürecine ya da PKK’nin silah bırakmasına yönelik olarak ortak bir açıklama yapmış olmaları doğaldır; bu kamuoyunda iyi karşılanmış, barışa yönelik umutları canlandırmıştır.

Öcalan’ın 10 madde uyarınca yaptığı açıklama ve PKK’ya silah bırakma gündemli kongre çağrısını nasıl ele almak gerekir?

Öcalan’ın silah bırakması için PKK’ye yaptığı çağrıyı ve bu amaçla kongre toplama istemini olumlu buluyorum. Bilindiği üzere ben ve mensup olduğum parti (HAK-PAR) başından beri PKK’nin silahlı eyleme son vermesini, mücadelenin siyasal ve barışçı yöntemlerle sürmesini daha doğru ve yararlı bulduk.

Öcalan iki yıl önce de silahlı mücadelenin artık miadını doldurduğunu dile getirmiş ve mücadelenin bundan böyle siyasal, barışçı yöntemlerle yürütülmesini önermiş, PKK yönetimi de buna evet demişti. Buna göre ilk aşamada PKK’nin silahlı güçleri sınır ötesine taşınacak, daha sonra ise silahlar tümden bırakılacak, devlet de bunun için gerekli adımları atacaktı. Ne yazık ki aradan geçen iki yıla rağmen, şu ya da bu nedenle bu gerçekleşmedi. Silahlı güçlerin pek az bir kesimi sınır dışına çıkarıldı ve iki taraf bakımından da güvensiz ortam sürdü.

Görünen o ki şimdi bu bir kez daha deneniyor. Ben bu kez sonuç alınmasını temenni ediyorum. PKK silah bırakmalı, devlet ise siyasetin önünü açmalı ve Kürt halkının haklı taleplerini karşılamak için somut adımlar atmalı. PKK bunun için ne istiyor bilemem, çünkü somut olarak ne istediklerini ben de anlamış değilim. Ama Kürt halkının, tüm halklar gibi sahip olduğu ve karşılanması gereken temel hakları sır değil. Devlet eşitlikçi bir anlayışla bu temel hakları tanırsa sorun çözülür.

Öcalan’ın müzakerelere esas alınmasını istediği 10 maddeye gelince, bunlar ülkenin demokratikleşmesi bakımından bazı soyut başlıklar. İçinde Kürt sorununun çözümüne yönelik herhangi bir somut talep yok. Nitekim bu 10 maddede, kadın sorunu, kültür sorunu, çevre sorunu gibi sorunların adı tek tek sayılırken Kürt sorununun ve Kürtlerin adı bile geçmiyor.

PKK, bu noktada Öcalan 10 madde üzerinde uzlaşmışken onu dinlemeyip silah bırakmama tutumuna girebilir mi? Böyle bir durumda PKK ve Öcalan ne olur?

Az önce de değindiğim gibi söz konusu 10 madde Türkiye’nin bir bütün olarak demokratikleşmesine ilişkin, çoğu da yuvarlak, soyut ifadeler. Ayrıca bunlar da müzakere konuları olarak sunuluyor. Yani bir uzlaşma var mı yok mu, varsa uzlaşılan şeyler ne, taraflar demokratikleşmeden ne anlıyorlar? Bu, en azından şu durumda belli değil. Türkiye’nin demokratikleşmesi elbet güzel olur, bu hepimizin isteği.

Öte yandan PKK silahları bırakmaya ne kadar hazır ve istekli, Öcalan dediğini yaptırabilecek mi, bilemem. Çünkü birçok etken işin içinde. Ben silahların bırakılmasının herkes için iyi olacağını düşünüyorum. Bazıları “Ortadoğu’da IŞİD’in saldırıları ve Güney’de ve Suriye Kürt bölgelerinde bunca sıcak çatışma varken PKK nasıl silah bırakabilir?” diyorlar. Bence bu bir gerekçe olamaz. Güney’deki Kürdistan Bölgesel Yönetimi de, Suriye Kürtleri de topraklarını savunurlar. PKK ise Kuzey’in örgütü. Burada silahlı eylemin sürmesine gerek var mı, yok mu? Sorun bu. Ve eğer gerek yoksa, PKK silah bırakmalı.

Sorunuzun ikinci bölümüne gelince; eğer süreç başarısız olur, PKK silah bırakmaz, devlet de bunu kolaylaştırmaz, yeniden bir çatışma ortamına girilirse bu herkes için çok kötü olur. Dileğim o ki sağduyu egemen olsun, bu kez olumlu sonuç alınsın.

Silah bırakma konusu açıklamasının tek başına HDP’yi Türkiye partisi yapacağı dile getiriliyor. Bu yeterli mi HDP, PKK’nın silah bırakmama tutumunu değiştirmek için gayretli bir çaba sarf etmez ise TBMM’ye onu sokacak Batı oylarını alabilir mi sizce?

 Bu “Türkiye partisi” olup olmama tartışması bana pek de gerekli ve makul gelmiyor. Bunun karşıtı da herhalde “bölge partisi” ya da –söylenmek istenen biçimiyle- “Kürt partisi” olmaktır, kast edilen budur. Bu tür tanımlamalar veya kaba sınıflamalar çoğu zaman durumu anlatmaya yetmez. Hatta bir partinin kendine yakıştırdığı sıfatlar da çoğu zaman gerçeği yansıtmayabilir.

Bir partinin ne olduğunu belirleyen adı, asıl olarak da programıdır. Önemli olan hangi toplumsal kesimlerin çıkarlarını ve istemlerini savunduğudur. Örneğin bir parti adının başına “Türkiye” sözcüğünü getirir de Kürt sorununun adil ve eşitlikçi çözümünü, örneğin federasyonu önerebilir. Bu onu Kürt veya Kürdistan partisi yapmaz. Bir başka parti de adının başına Kürdistan kelimesini getirebilir, ama aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyebilir, kadın ve çevre sorunlarına önem verebilir, emekçilerin haklarını savunabilir. Bu da onu dar anlamda bir Kürt partisi yapmaz. Böyle bir partinin normal koşullarda Türk ve batılı seçmenden oy alması doğaldır.

HDP’nin Batı’dan yeterince oy alıp alamayacağı ise ayrı bir konu. Ama Kürt sorununun gerçek anlamda eşitlikçi çözümünü savunmadıkça acaba “Doğu”dan yani Kürtlerden de yeterli oyu alabilecek mi veya almalı mı? Bu da ayrı bir konu…

About Post Author