2013 yılı Kasım ayının başından beri Van ilinde daha önce benzeri görülmemiş bir ekonomik kriz var. Bu kriz tamamıyla Hükümetin ve yerel yönetimlerin yanlı ve yanlış ekonomik politikasının eseridir.
2011 Van depreminden sonra gerek Van’a gelen yardımlar, gerekse hükümetin Van ili için bütçeden ayırdığı ödenekler, rasyonel kullanılmadı. Van’ın yeniden inşası ile ilgili yapılan geçici ve kalıcı konutların ihalelerinin hemen tamamı, Van dışındaki taahhüt firmalarına verildi firmalar malzemeyi dışardan getirdikleri gibi, işçi ve kalifiye elemanlar bile il dışından getirildi. Yine ihalelerin tamamı partizan bir tutum ile gerçekleşti. Hükümet hemen ihalelerin tamamını yandaş kişi ve firmalara peşkeş çekti. Dolayısıyla Van’daki ekonomik faaliyetin artı değerlerinin tamamı Van ili dışına taşınmış oldu. Bunun sonucu olarak Van ilinde ekonomi canlılığını yitirmeğe başladı.
Yine OECD ülkelerinde kamudaki istihdam oranı genel istihdama oranına %18-35 tir. Türkiye’de kamu istihdam oranı %11 civarındadır. Van ilinde resmi istatistikler işsizliği %10,5 civarında gösteriyor. Bu istatistikler kesinlikle doğru değildir. Van ilinde işsizlik oranı %50-60 civarındadır. Hükümet derhal kamuda istihdam oranını OECD ülkeleri düzeyine çıkarmalı ve Van ili için özel kota uygulanmalıdır.
Van depreminden sonra Van Şehir imar planı bir türlü kesinleşemedi. Bundan hem hükümetin hem de Yerel yöneticilerin kusuru vardır. Şehir imar planı çıkmayınca inşaat sektörü adeta Van ekonomisinden çekilmiş oldu. Genel ekonomik icraatın %45’i inşaat sektörü ile idame oluyorken, bu potansiyel tamamen devre dışı edildi.
Van cazibe merkezi olacağına, bu gün terk edilen bir şehirdir. Her yıl ortalama %5 civarında göç veriyor. Van Türkiye’de göç veren şehirler arasında açık arayla birincidir. Bir yandan ekonomik yaşam standardı, tüm Türkiye’ye göre geride kalmış. Öte yandan iş çevreleri üzerinde uygulana gelen normal bir demokraside olmaması gereken müdahaleler, müteşebbisleri bu şehirde kaçırtıyor. Sermaye ürkek ve naziktir. Güvenli bulmadığı iklimde yeşermez. Kamu kesimi, yeterli yatırım yapmadığı gibi özel sektör de güvenli bulmadığı şehrimizde yatırım yapmıyor. Bunun da tabii sonucu ekonominin dibe vurmasıdır.
Sadece 2014 yılının ilk 11 ayında yine sadece Van ilinde yaklaşık otuz iki bin icra takibi başlatılmış. Bu miktar önceki yılların 1 katından fazladır. Şu anda Van ilinde her üç aileden biri icra takibi altındadır. Nüfusun %80’ni borç batağı içindedir.
Gerek hükümet, gerekse yerel yönetimler ekonomik kaynakların başını tutmuşlar, en ufak bir sızıntıya bile müsaade etmiyorlar. Yandaş olmayanlara yaşam hakkı tanınmıyor. Hem hükümet hem de bölgenin güçlü siyasal aktörleri ilimizde demokrasinin gelişimine müsaade etmiyorlar. Neredeyse bütün meslek odaları ve STK’lar bile bu iki hegemonik göç tarafından paylaşılmış. Farklı seslerin kamu oyuna yansımasına izin verilmiyor.
İlimizde kadına karşı şiddet ve çocukların cinsel istismarı fiilleri çok yaygınlaştı. Ekonomi bozulunca insanların psikolojisi de bozuldu. Kamu düzeni korunmaz hale geldi. Geleneksel kurumlar bu ortamı fazlasıyla kullanıyor. Sonuç olarak da kadın cinayetleri adeta teşvik ediliyor. Hak-Par olarak biz her türlü cinsiyet ayrımcılığını ret ediyoruz ve kadına karşı şiddetti nefretle kınıyoruz.
Sayın Başbakan Van’a geliyor. Van halkına soyut vaadlerden ve Yeni Türkiye iddiasını satmaktan vaz geçsin. Van’ın ekonomisinin canlanması için somut adımlar atsın. Yeni Türkiye’de demokrasinin çıtası gittikçe geriliyor. OECD ülkeleri içinde basının en az özgür olduğu ülkeyiz. Muhalefet, muhalefet etme ortamı bulamıyor.
Hükümet toplumun refahı, özgürlük ve kamu düzeni ile uğraşacağına, her kese haddini bildirmekle meşguldür. Ciddi bir toplum mühendisliği projesi önüne koymuş, siyasal iktidarın yetkilerini her gün biraz daha genişletirken, birey özgürlüğü ve kamu düzeni için, temel hak ve özgürlüklerin korunması için oluşturulan kurumların, yetkileri birer birer budanıyor ya da işlevsiz hale getiriliyor. Muhalif basın susturulmuş, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ortadan kaldırılmış, görülmekte olan davalarla ilgili dahi hükümet hiç yorum yapmaması gerekirken adeta yargıyı yönlendiriyor. On yıl önce işkenceye sıfır tolerans, şiarını dilinden düşürmeyen hükümet sözcüleri, bu gün bunu tamamen unutmuş, işkence artık vak’i adiyeden bir hal almıştır.
Hükümet derhal yönünü AB’ye çevirmeli. AB’nin demokratik değerlerini benimseyerek, Yeni Osmanlıcılık sevdasını bırakıp, modern, çağdaş, çoğulcu demokrasiye yönünü dönmelidir.
Van ilinde birikmiş vergiler terkin edilmeli. Van ili için Kamu Harcaması artırılmalı, yeni yatırımlar yapılarak, geniş istihdam olanakları sağlanmalıdır.
Çözüm süreci bir kez daha akamete uğratılmamalı. Hükümet yapması gerekenleri, ayak sürtmeden ve karşılık beklemeden derhal yapmalı. Güven verici adımları atıp, çözüm sürecini topluma mal etmelidir. İlk etapta, genel siyasi bir af çıkarmalı ve anadilde eğitimi bir hak olarak kabul etmelidir. Demokrasiyi geliştirmek için özellikle Kürtlerle ilgili tüm yasaklamalar yasalardan çıkarılmalıdır. Barışçıl, demokratik siyaset önündeki engeller kaldırılmalı. Siyasal katılımı, sadece seçimlere indirgeyen tutumdan vaz geçilmelidir. Milli İrade diye diye, milli iradenin teşekkülünü manipüle eden tutumunu süratle terk etmelidir. Basının susturulduğu, muhalefetin siyaset yapmak için uygun ortam bulmadığı, seçimlere katılan partilerin bile eşit koşullarda yarışmadığı bir ortamda milli iradenin özgürce teşekkülü söz konusu olamaz. Adaletin olmadığı, hukukun soyut ve genel düzenleme içermediği bir ülkede milli iradeden bahsedilemez.
Hak-Par olarak diyoruz ki, gelin özgür, demokratik, müreffeh bir ülkeyi birlikte inşa edelim. İnsanın insana kulluğunu kaldıralım, geçim derdiyle insanların kanaat ve fikirlerini test etmeyelim. Her kese, insanca yaşama koşullarını birlikte oluşturalım. Kürt sorununu da bu ilkeler ışığında demokratik federal bir zeminde çözelim. Hegemonik otoriter yapı ve tutumlara karşı, demokrasi ve özgürlükten yana tavır alalım.05.12.2014
Av.Abdulmenaf KIRAN
HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PARTİSİ
GENEL BAŞKAN YARDIMCISI