MİLLET İTİFAKI DEKLARASYONU
Davut BİLİNMİŞ
28 Şubat günü Millet İttifakı ‘’Güçlendirilmiş parlamenter sistem‘’ adlı deklarasyonu, büyük bir gösteri ile Türkiye kamuoyuna deklare etti.
Bazı kesimler bu deklarasyonu sanki bir yeniden kuruluş bildirgesi gibi medyaya lanse ettiler.
Kürt siyasi kesiminden cılız da olsa, “Kürt sorununa değinilmemiş‘’ olmasının serzenişleri duyuldu.
Kanımca bu ne yeniden kuruluş bildirgesidir, ne de demokrasinin inşası ve mücadele bildirgesidir. Bu sadece mevcut düzenin, bürokrasi yönetiminde el değiştirme provalarıdır.
Demokrasi mücadelesi, mevcut tekçi sistemin değişmesi ile başlatılabilir, bu hedef etrafında birleşme ve ortaklaşmasıyla olabilirdi.
Kürt siyasetine gelince, başkasının belirlediği gündemlerin peşinden sürüklenmeye devam ediyorlar. Yakın tarihte Kürtlerin başına gelen yıkımları kendi kendilerine anlatmakla bir yol alamadıkları ortada iken, bunda ısrar etmeleri onları biraz daha dar bir alana sıkıştırmaktadır.
Tekçi sistemin çıkmazı Kürtleri ve ülkede yaşayan geniş yığınları yoksulluk içinde yaşamaya zorlarken, çıkış yolu gösteremedikleri de ortadadır.
Anadolu insanının Türkü ve Kürdü ile yoksulluk sınırının altında yaşamayı hak etmediğini, yüzyıllık tekçi sistemin bir avuç siyaset ve militarist elit tabakaya hizmetten öte bir işe yaramadığı ortadadır.
1960’lı yıllardan bugüne devam eden ekonomik dar boğazlar sadece geniş halk kitleleri için yoksulluk olduğu ortada iken, ülkenin temel sorunlarının çözümü hedeflenmeden demokrasi ve hukuka ulaşmanın mümkün olamayacağı gün gibi ortadadır.
Kürt siyaseti dışarıya açılarak var olan çıkmazın sebep ve sonuçlarını Türkiye’nin her tarafına duyurmak görevi ile karşı karşıyadır.
HDP’ye gelince bu parti Kürt potansiyelini kullanarak Türkiye’deki ‘’sol‘’ potansiyel üzerinden kendilerine zemin hazırlama peşindeler.
Kürt potansiyelinin onların varlık sebebi olduğunu bildikleri için, kendi misyonları doğrultusunda Kürt siyaseti ile de bağ kurma çabası içine girecekleri bellidir.
Böyle bir gelişme Kürt siyasetini her zamanki gibi hazırlıksız yakalama olasılığı vardır.
Plansız, gündemsiz bir siyasetin başarı şansı olamayacağı ve hazırlıksız yakalanacağı açıktır.
Kürt hareketleri sol orijinliklerinden sıyrılamadıkları için, Türkiye’deki irili ufaklı sol hareketleri, ‘’demokrasi gücü ve demokrasi mücadelesi’’ veren kesimler olarak gördükleri sürece bunları yaşamaya devam edecektir.
Halbuki Türkiye’de 1960 yıllardan bu yana demokrasicilik ve ‘’sosyal demokratlık’’ oyunu ile kendilerine sol ünvanı verenleri de kendi oyunlarına dahil ederek, Türkiye’yi derin bir çıkmazın içine sürüklemişlerdir.
En önemli sebep Kürt sorununu çözümsüz bırakarak iktidar oyunlarına devam etmeleridir.
Kürt siyaseti de bu oyunları görmediği gibi, zaman zaman destek vererek tarihi hatalarına devam etmektedirler.
Bu oyun, yarım asırdır devam ediyorsa, Kürt siyaseti de oyunu ‘’demokrasi gücü ve mücadelesi’’ görüyorsa, trajik oyun yeni perdelerle devam edecektir.
Oysa Kürt siyasetinin bu yanıltıcı ‘’demokrasi güçlerinin’’ peşine düşmeden, Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri şiarıyla yapacakları mücadele ve varlıklarının anayasal güvence altına alınması için oluşturacakları platform onları hiç tahmin edemeyecek kadar güçlü bir konuma getirebilir.
Samimi olan sol kesimlerde bu rotaya çekilebilir, demokrasi için verilecek mücadelede yer alarak geniş yığınlara ekonomik ve sosyal yaşamlarında ileriye doğru başarılara birlikte imza atabilirler. Bugüne kadar ise tersi uygulanmıştır, bir arpa boyu yol alınamamıştır.
Kürt siyaseti Kürt ulusal sorunu ve statü konusunda neyi hedefliyorlarsa hedeflesinler, Kürt seçmen potansiyelini kendi talepleri etrafında öz güce dönüştürmedikleri sürece, başarı şanslarının olamayacağını bilmeleri gerekir.
Bu konuda atılacak başlangıç adımı, hedefe varmanın önemli bir adımı olduğunu herkesin hesaba katması lazım.
Kürt hareketleri bunu yapmadıkları taktirde, uğruna mücadele verdiklerini iddia ettikleri Kürt halkına karşı tarihi sorumluluklarını yerine getirmedikleri gibi, tarihi hatalarına da devam edeceklerdir.
Kendi aralarında yapacakları bir konsensüs ile, yeni bir yolun başlangıcı haline getirerek, Kürt potansiyelini de gerçek sahipleri ile buluşturarak, Kürt sorununun çözümü noktasında verilen mücadelenin esas itibariyle Türkiye’nin de gerçek demokrasi mücadelesinin temeli olduğunu görecekler.
Kürt sorununun çözüm hedefi Türkiye’de verilecek demokrasi mücadelesinin gerçek adresi ve gücü olacaktır, o zaman kendilerine sol diyen partilerin demokrasi gücü olup olmadıkları bütün çıplaklığıyla ortaya çıkacaktır.
Kitleler yanıltıcı demokrasi mücadelesi rotasından kurtularak, gerçek demokrasi mücadelesinde yerlerini alacaktır.
Türkiye halklarını soyup soğana çeviren bu elit tabaka hak ettikleri yere gönderilecektir, hem de şiddete bulaşmadan demokratik yol ve yöntemlerle bu başarılar sağlanabilir.