KÜRTÇE DERSLER SEÇMELİ DEĞİL ZORUNLU OLMALIDIR.
Türkiye’de Kürt dili ile eğitim- öğretim yapılması konusu özel kanun ve kanun hükmündeki kararnamelerle yaklaşık yüz yıldır yasaklanmış bulunmaktadır. Osmanlıda kısmen mümkün olan ve Medreselerde sürdürülen Kürtçe eğitim-öğretim cumhuriyetin kurulmasının ardından öncelikli olarak “Tevhidi Tedrisat Kanunu” çıkarılarak özde Kürtçe eğitimi yasaklayan sözde ise Eğitimin birleştirilmesini öngören yasa yürürlüğe girdi. Daha sonra ikinci olarak da “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması” yasası ile de Kürt medreseleri kapatıldı. Kürtçe dil yasağı 12 Eylül cuntasının ardından yeniden 2932 sayılı SS kararnamesi çerçevesinde devam ettirildi. Kürtçe kamusal alana “anlaşılamayan dil” olarak sokuldu.
AK Parti hükümeti 2012 yılında yasal bir düzenleme ile Kürtçe dil Kurslarına ve seçmeli ders olarak Kürtçenin okullarda okutulmasına olanak veren bir uygulamayı hayata geçirdi. Devlet yasa ile yasakladığı dil üzerindeki yasaklamayı kaldırmak yerine dili seçmeli olarak önerdi. Oysaki Kürt dilinin zorunlu eğitim dili olarak özel bir yasa ile yeni bir statüye kavuşturulması gerekirdi.
Türkiye’de zorunlu eğitimin 8 yıldan 12 yıla çıkarılmasını öngören 6287 No’lu kanun 11 Nisan 2012’de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu değişiklikler 2012-2013 eğitim-öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlandı. Kanunda tüm ortaokul ve liselerde “Kur’an-ı Kerim” ve “Hz. Muhammed’in Hayatı” derslerinin isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulacağı belirtildi. Kanunda diğer seçmeli derslerin ne olduğuna dair bilgi geçmedi. Oysaki “Yaşayan Diller ve Lehçeler” üst başlığı içinde Kürdçe dersler; ile “Demokrasi ve İnsan Hakları” gibi dersler de seçilebilcekti,
Bu uygulama ile 2013/14 öğretim yılında “seçmeli derslere ayrılan süre 5.6.7.8 sınıfları için haftalık 6 saat olarak gerçekleşti. Kürtçeye ise haftada 2 saat sınırı kondu.
MEB’in rakamlarına göre; 2015-2016 eğitim ve öğretim döneminde seçmeli Kurmancî 71 bin 616, Kirmançkî 6 bin 315 olmak üzere toplamda 77 bin 931 öğrenci bu dersi seçti. Buna rağmen MEB bugüne kadar Kürtçe seçmeli dersi için sadece 59 kişiye (Kurmancî 48, Kirmançkî 11) kadro tahsis etti.
Burada üzerinde durulması gereken önemli husus MEB ve Diyanet İşleri Başkanlığının takındığı tutumdur. Millî Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, 6 Ocak 2021 tarihinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bir yazı göndererek “Ortaokul ve liselerde seçmeli ders olarak okutulan ‘Kuranı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı ve Temel Dini Bilgiler’ ders tercihlerinin yapılması için talimat vererek “konunun vatandaşlarımıza duyurulmasını” talep etti.
Okullarda ayrıca Kürtçe dil öğretmenlerinin atanmaması “Pedegojik Formasyona sahip yeter sayıda öğretmen olmadığı “olarak açıklanmaktadır. Oysaki Türkiye’de bazı üniversitelerin “Kürt Dili ve Edebiyatı” bölümlerinden mezun olmuş 2000’den fazla kişi var ve ama bu kişilere Kürt Edebiyatı Öğretmenliği formasyonu tanınmadığından, ortada mer’i mevzuata göre “Pedegojik Formasyonu” uygun öğretmen bulunmamaktadır mazereti var.
Yukarıdaki nedenler gösterilerek 2012 Eylül’ünden beri ortaokulların 5, 6, 7 ve 8’inci sınıflarında seçmeli Kürtçe dersi, olmasına rağmen bu dersin öğretmen-materyal tedariki yapılmadı. Kürtçe seçmeli ders okul idarecilerin engellemeleri nedeniyle fiilen kaldırıldı. Keza 2015-2016, 2017-2018 eğitim-öğretim yıllarında durum daha da vahim hale geldi ve 2019 yılına gelindiğinde Kürtçe öğretmen atamasının artık yapılmadığı ortaya çıktı. Ailelerin ısrarlı talepleri üzerine Kürtçe öğretmen ataması yapılması yerine Kürtçe bilen branş öğretmenlere ek ders verilerek bu sorun geçiştirilmeye çalışıldı.
Kürdçenin okullardan seçmeli ders olarak seçilme avantajını değerlendirmek, Kürd diline sahip çıkmak için önemli bir fırsattır.Kürdlerin kendi dillerinde eğitim yapma isteği konusunda da önemli bir adımdır. Bu nedenle bu yöndeki çalışmaları değerli buluyor sivil insiyatiflerin geliştirdiği çağırı ve kampanyaları destekliyoruz.Ana dil alanında avantajlar elde etmek,dili geliştirip güçlendirmek sivil alanın en önemli uğraşlarındandır.
Esas itibarı ile Ana Diller sorunu bir müşterek alanlar sorunudur ve bu müştereklerin hak eşitliğinin sağlanması bakımından demokrasi mücadelesinin önemli bir parçasıdır.Ortak yaşam alanları konusunda eşitlik sağlanması, özgürlük ve ekonomik kaynakların bölüşümü konularında tam bir hak eşitliği kurulmadan halkların ve ana dillerin ortak gönüllü ve onurlu bir gelecek kurabilmeleri olanaklı değildir
Kürd dilininin Türkçenin yanısıra ikinci resmi dil olması,Kürd dilinde ilk okuldan üniverisiteye kadar eğitimin yapılabilmesi için gerekli olanakların sağlanması, Kürdçe eğitimin hak eşitliği temelinde anayasal güvenceye kavuşturulması,Kürtçenin itibarının iade edilmesi, Kürtçenin faydalı ve makbul dil olarak kamusal alanda kullanılabilmesi,yasaklandığı için ve bu nedenle geri bırakıldığı için Kürdçenin çağdaş diller düzeyine ulaşması ve de Kürdçenin zorunlu eğitim dili olması alanı ise siyaset alanıdır ve siyasal mücadelenin bir parçasıdır.
Şayet Türkiyede Kürtçe eğitim dili olmuş olsaydı, yani anayasal güvenceye kavuşmuş bir dil olmuş olsaydı o zaman Kürtlerin yaşamış olduğu bazı bölgelerde Kürtlere Türkçe seçmeli ders hakkını savunmak anlamlı olacaktı. Kürtlerin bölgede Türkçeyi seçmeli ders olarak tercih etmeleri Türklerin de Anadolu’da Kürtçeyi seçmeli ders olarak tercih etmeleri en uygun ve gerekli olan durumdur.
Türkiye Tekçi/ Türkçü bir zihniyetle yönetilen bir ülkedir. Eğitim bakanlığı ünvanında “Milli” ibaresi olan ender ülkelerden biridir. Türk egemenlik sistemi “Tek/ Türk/ Milli” esasına göre işlemektedir.Bu nedenledir ki ,Türkiyede anadilde eğitim sorunu sistemle çok ilgili bir sorundur. Türkiye’de ana dilde eğitim demek çoğulcu yapının geri kazanılması demektir.Bu da tekçi yapının yıkılmasını zorunlu kılar. Bu nedenle tekçi sistem anadilde eğitim hakkına şiddetle karşı gelmektedir. Anadilde eğitim hakkını savunmak da bu yüzden siyasi bir taleptir ve Kürt siyasetinin vazgeçilmez siyaset argümanlarından bir tanesidir.Bu gün Türkiyede anadilde eğitim hakkı istemek Kürt siyasetinin en önemli prensiplerinden biri olmalı daha da önemlisi bu ilke Türkiye koşullarında Kürtlük sözleşmesinin de temel taşı olmalıdır.
Biz HAK-PAR olarak Kürd dilinin gelişmesi ve yaşatılması çalışmalarına katkı sunan herkesi kutluyor ve onları desteklediğimizi beyan ediyoruz. Özellikle bu alanda çok önemli çalışmalar yapan HEZ-KURD’u başından beri destekledik ,destekliyoruz.Kürd dili eğitim dili olmalı, resmi dil olmalı ve Kürd çocuklarının çoğunlukta olduğu her yerde zorunlu okutulan dil olmalıdır.19.01.2022
Latif EPÖZDEMİR
HAK-PAR Genel Başkanı