Latif EPÖZDEMİR
Türk ırkçılığının en temel tehdit algısı Kürdlerdir. Kürdler Türk ırkçılığının en önemli kin ve nefret nesnesi haline getirilmiştir. Bugün Türkiye’deki Kürd düşmanlığının temelinde ırkçı ve buduncu bir anlayış yatmaktadır.
2009 yerel seçimleri sonuncunda Iğdır’da seçim kaybeden “Türkçü-Irkçı” anlayış Kürdleri işaret ederek, “Bunlar Iğdır’ı da aldılar. Yakında burayı Ermenistan sınırı ile birleştirirler” paniğine kapılarak halkı tahrik eden devlet “bakanları” açıkça Kürdlere düşmanlık yapan anlayışlara öncülük etti.
Keza geçtiğimiz yıllarda, İzmir’de sarışın bir genç kızın “Kürdleri taşlayan sarışın kız” olarak “nam kazanması ve “şan-şöhret” sahibi olarak ünlenmiş olması, dikkat çekicidir. Bu kızla övünmek, ona arka çıkmak, bu eylemi, “Türkün gücünün ispatı” olarak lanse etmek, Türk ırkçılığının geldiği aşamayı göstermeye yeterlidir. Bu anti Kürd bilincin yani Kürd düşmanlığının göstergesidir. Kin ve nefretin dışa vurumudur.
Türk egemenlik sistemi vakti zamanında tüm Kürdleri kasttederek “bunlar Zerdüşt” deyip, Kürdlerin geçmişteki inancını kınayan, aynı zamanda bir başka dini aşağılayan devlet adamlarını taltif etti başına taç yaptı. Geçtiğimiz yıllarda kene dolu poşeti Kürd işçilerinin yaşadığı odaya gizlice bırakan ve odada yaşayan insanların tümünün ölmesini “teamüden” ve bilerek, önceden planlayarak öfkesini göstermiş olan ırkçı zihniyet karşısında sistem rahatını bozmadı.
Keza Karadeniz (Ordu-Samsun-Giresun Trabzon) ve Marmara (Bursa-Sakarya-Yalova) bölgesinde defalarca Kürd kimlikli kişilere, mevsimlik işçilere ve pazarcılar saldırılar olmuş ve kimisi de olumsuz sonuçlanmıştır.
“KÜRDÜM DİYENİN YÜZÜNE TÜKÜRÜN”
27 Mayıs’ı “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak ilan eden yönetimin en baş tepesindeki adam bizzat kendi talimatı ile Ankara’da bir bayram sabahında sokaklara astırılan pankartlar ”anti Kürt” inat ve kararlılığının açık bir ifadesidir. Kentin en işlek caddelerine üzerinde “Kürdüm diyenin yüzüne tükürün” yazılı pankartlar asılmıştır. Bu pankartlar “cumhurbaşkanı” imzası taşıyor ve “devlet memurları” tarafından asılıyordu.
Keza Millî Güvenlik Kurulu tarafından 1996 yılında dönemin hükümetine verilen talimatta “Kürd nüfusun artışındaki tehlikeye işaret ediliyordu. Önlem olarak da “fazla çocuk dünyaya getiren Kürdlere ceza verilmesi öngörülüyor”du.
“SAMSUN KÜRDE” MEZAR OLACAK
Aralık 2018’de Samsun’da bir sokak gösterisinde “Samsun Kürde mezar olacak” sloganı atıldı. Bu durum Kürd düşmanlığının ulaştığı boyutları göstermektedir. Bu slogan PKK/HDP’ye duyulan öfkenin şahsında topyekûn Kürdlere duyulan nefretin açığa vurulmasıdır. Türk algısında yerleştirilen “PKK Kürtleri temsil ediyor” ya da “Kürt özgürlük hareketi” ya da “Kürtler eşittir PKK; PKK eşittir terör” yönündeki algılama sonuçta Kürd düşmanlığının geldiği tehlikeli durumu göstermektedir.
Diğer yandan, esas tehlikeyi oluşturan “Türk olmayan” Türkçü-milliyetçi-ırkçılardır. Araştırılırsa kim bilir belki Sakarya katili üç babadan sonra Kafkas boylarına mensup bir devşirme çıkacaktır. İki yüz yıl öncesine dair bir araştırma yapılsa Samsun’da Türk’ün izine rastlanmayacaktır. Dikkat çekici olan Türk’ün kendisi tehlikeli boyutta Türkçülük ve ırkçılık yapmazken, ”devşirme”lerin, kendi aidiyet duygusunu kaybederek kendisini sonradan “Türk” kabul edenlerin taşkın ve azgın birer ”ırkçı” haline dönüştüğüdür. Bu travmatik bir durumdur.
Sakarya ile ilgili geçmişte orada görev yapmış bir mülki idarecinin bir anısını aktarmak yerinde olur sanırım:
Sakarya’ya dair;
1988 yılında vali yardımcısı olarak işe başladığım Sakarya’da 4 yıl çalıştım. İlçeleriyle birlikte çok değişik ırklar, çeşitli ülke muhacirleriyle yerleşik kozmopolit, karmakarışık toplumsal yapılı bir bölgedir. “Yerli halk” diye bir kavram da yoktur. Haklısınız ama söz konusu Kürd ise düşmanlık, tahammülsüzlük başlıyor hemen. Bu durumun sorumlusu 93 yıldır Kürdlere karşı assimilasyon politikası uygulayan (inkâr, imha, aşağılama, yok sayma gibi) Türk devletidir. 1989 yılıydı. Daireden çıktıktan sonra bir esnaf arkadaşa gittim. Komşu esnaftan da 3 kişi vardı. Sohbet esnasında o üç kişiden biri,
-Yahu, bu Kürdler huzurumuzu kaçırıyorlar, burası Kürdlerle doldu, devlet geldikleri yerlere defetsin, buraya yerleşmelerine izin vermesin bunların, dedi.
Mülki idare âmiri olarak benim de Kürd olabileceğimi aklından geçirmiyordu elbette.
Bir süre kızarıp bozardıktan sonra sordum:
– Sen hangi ülkenin muhacirisin?” Afalladı ve
– Yugoslavya, dedi.
Tekrar sordum:
– Pasaportla gelimiştin Türkiye’ye değil mi? Cevap: – Eee, elbette.
Darbeyi şöyle vurdum: “Yahu arkadaş, ben de Kürdüm, sen elin ülkesinden pasaportla gelip birinci sınıf vatandaş oluyorsun, sonra da bu ülkenin asıl sahipleri olan bizlere tahammül edemiyorsun.” (Mehmet Baytimur, Sakarya eski Vali muavini)
Samsun’da “Kürdlere ölüm” isteyenlere karşı polisin takındığı tutumdur. Polis hiç zor kullanmadan ikna yöntemi ile topluluğu dağıtmaya çalışmış, derken “kinci ırkçılar” deşarj olduktan sonra kendiliğinden dağılmış ve yaptıkları yanlarına kar kalmıştır. Göstericiler Anayasa’nın ilgili maddeleri uyarınca açıkça suç işledikleri halde haklarında bu meyanda dava açılmamıştır.
Bu da gösteriyor ki, Türkiye’de Kürd düşmanlığı yapmak serbesttir.
Peki yüzyıllık süre içinde hiç kimse onca zulme ve baskıya karşın Diyarbakır’da herhangi bir şahsın ya da bir örgütün ”Diyarbakır Türklere mezar olacak” dediğine şahit olmuş mudur. Diyarbakır’da onca Kürd milliyetçisi varken bunların hiçbiri ırkçılık yapmış mıdır, duyan ya da gören var mı? Şayet Diyarbakır’da -olmaz ya- bir grup sokağa çıksa ve alenen “Diyarbakır Türk’e mezar olacak” sloganını atsa polisin tutumu ne olurdu sanırsınız? Ya mahkemeler ve devlet erkanının tutumu. Anlatmaya gerek yok. Bırak böyle bir söylemi, en ufak bir demokratik gösteride bile polis kanun nizam demeden aklına gelen tüm teknik ve taktikleri kullanmaktan geri kalmamaktadır.
Kürdler sistematik olarak ırkçılık yapamazlar çünkü ırkçılık bir devlet ideolojisidir. Kürdlerin de bir devleti yoktur. Irkçılığın nemalanacağı bir mecraları yoktur. Kürd milliyetçiliğini, Türk ırkçılığı ile aynı görmek isteyen ve ”Her türlü milliyetçiliğe/ırkçılığa karşıyım” diyen gizli “Türkçülere” duyurulur.