GÜNCEL

RÖPORTAJ | HAK-PAR: “Kürtler yeni yüzyılda bir statü bekliyor”

 

PeyamaKurd – HAK-PAR Genel Başkanı Latif Epözdemir, NETEW TV’nin özel gündem programında Zeynep Cager’in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Yeni dünya düzeninde Kürtlerin yeri ve siyasi konumlarının ne olacağına dair soruya yanıt veren HAK-PAR Genel Başkanı Latif Epözdemir yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Yaşanan dünya savaşlarının sonunda 50’den fazla devlet oluştu, bu devletlerin arasında maalesef Kürtler yoktu. Orta Doğu’da yeni bir harita yeni bir düzen ortaya çıkarılıyor. Artık bu yeni düzende Kürtleri es geçmelerine imkan yok. Bu yeni yüzyıl Kürtlerin yeni yüzyılı olacak. Kürtler bu yüzyılda önemli bir statü elde edecek. Yüz senedir Kürtler bir statü bekliyor.”

Yeni dünya düzeninde Kürtlerin yeri ve siyasi atılımları nasıl olmalı?

İki dünya savaşı yaşadık ama her iki dünya savaşında da Kürtler gündeme gelmedi. İkinci dünya savaşı, dünyanın yeniden şekillenmesi ve paylaşılması savaşıydı aynı zamanda. Bu savaş sonrası 50’den fazla devlet oluştu, bu devletlerin arasında maalesef Kürtler yoktu. Bunun aksine Kürtlerin bölgesini parçaladılar. Evet o zamanlar Kürtler dünya gündeminde değildi. Ama bu yeni zamanda Orta Doğu’da yeni bir harita yeni bir düzenleme ortaya çıkarılıyor. Artık bu yeni düzende Kürtleri es geçmelerine imkan yok. Bu yeni yüzyıl Kürtlerin yeni yüzyılı olacak. Kürtler bu yüzyılda önemli bir statü elde edecek. Yüz senedir Kürtler bir statü bekliyor.

Kürtlerin bu yeni yüzyılda yapmaları gereken çok önemli bir şey var. Elbette diplomasi, görüşmeler ve müzakerelerdir. Kürtler uluslararası toplumun yakasına yapışmalı ve bu topluma demeli ki, bu parçalı duruma benim tahammülüm yok, ben ülkemin parçalanmasına itiraz ediyorum diyebilmeli. Ve bununla birlikte ben milli bir statü istiyorum diye bilmeli.

Son iki haftadır Andımız tartışmaları Türkiye gündeminde sürmekte, siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Andımız denilen bu yemin son derece ırkçı ve bu çağa yakışmıyor. Bu hali ile son derece itici, ırkçı, son derece çağ dışıdır. Asla hiçbir yetişkinin çocuklarının beynine empoze edilmesini istemediği bir durumdur. Türk siyaset kurumunun şöyle bir özelliği var. Sağcı veya solcu olsun hiç fark etmez, her konuda ayrışsa bile Kürt sorunu konusunda mutabık kalabiliyor. Kürtlerle ilgili herhangi bir tartışma söz konusu olduğunda hepsi kardeş kesiliyor.

Kendilerine sol diyen bir adam, bu andıma karşı gelmesi lazım. Çünkü gerçekten bu aidiyetleştirilen ve öteki halkların çocuklarını yok sayan, onları kendine tabi kılan, gerici-faşist bir metin. Her solcunun buna karşı gelmesi gerekirken, Danıştay’dan karar gelmesi sonrası CHP’den bir açıklama geldi. Türk demek ayıp mı diye soruyor. Türk demek ayıp değil tabiki ama önemli olan burada Kürt çocuklarına Türk dedirtmek.

Herhangi bir konuda sadece Türk yargılarının verdiği kararlara bakıyorlar, neden kimse Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine başvuruda bulunmuyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Türkiye demokratik bir ülkedir diye lanse ediliyor. Belki Avrupa’dan da öyle görünüyor. Avrupa Birliği 50 senedir Türkiye’de bir uzlaşı sağlayamadı. Bunun sebebi ise Türkiye’de sağlam bir demokrasinin olmamasıdır. Kürtler hukuken Türkiye’de ayrı bir millet, ayrı bir varlık olarak kabul görmüyorlar. Türk anayasası Kürtlerin varlığını resmen inkar eden bir anayasadır.

Lozan’da Kürtlere yönelik bir statü verilmedi. Uluslararası toplum ise bu belgelere baktığında sanki Kürtler Türklerin bir koluymuş gibi algılıyor. Öncelikle Türkiye’de bu algıların değişmesi gerekiyor. Objektif olmak gerekli. Kürtler milleti vardır eve anayasada eşitlikten bahsediliyorsa Kürt milletinin de mutlaka eşit vatandaş statüsüne kavuşturulması lazım. Madem kardeşiz neden eşit değiliz, neden özgür değiliz. Neden siz büyük kardeş biz küçük kardeşiz, siz döven bir ezileniz. Siz yüzyıldır tepedesiniz biz alttayız. Böyle bir hukuk yok dünyada. Böyle bir hukuka kardeş diyorlarsa biz bu şekildeki hukukta kimseyle kardeş olmak istemiyoruz.

Irak Anayasasında Kuzey Irak’a Kürdistan demiş, bayrağını kabul etmiş, güvenlik gücünü Peşmerge olarak kabul etmiş. Bütün dünya da bunu böyle kabul etmiş. Peki hiç Türk siyasetçilerinin, herhangi birisinin o bölgeye Irak Anayasasında meşruiyet olarak kabul edilmiş adıyla Kürdistan dediğine rastladınız mı, yok ama uluslararası hukuk böyle diyor. Irak Anayasası Kürdistan demiş, bütün dünya da öyle tanıyor. Meşru olduğu halde dilleri dönmüyor Kürdistan demeye. Kürdistan Bölgesi demiyorlar, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi diyorlar. Bu ne demektir. Bu sizin algınızda Kürtleri hala görmeyen, tanımayan, onları tehdit gören bir bilinç altının olduğunu gösteriyor. Kardeşlik olacaksa biz eşitlik, adalet, özgürlük istiyoruz. Türk siyasetinin bu algıdan kurtulması lazım.

Kürtler arası diyalog sizce nasıl ilerliyor ve Kürtler siyasette istediği konuma geliyor mu?

Her bölgedeki Kürtleri farklı görmek lazım, her parçada sorunlar yaşanıyor. Rojava’daki görüşmelerde tam bir senedir bir taraf bu müzakereleri oyalıyor. Her konuda anlaşıyorlar bir konuda anlaşamıyorlar. Örneğin ENKS’ye bağlı güvenlik güçleri var, her konuda anlaştık ve bu güçler PYD ile bu bölgede ortak çalışsınlar diyoruz ama yok diyorlar. Dışarıya karşı bir birliğin olduğu mesajı veriliyor ama samimiyetsiz bir taraf var ve zaman kazanmaya çalışıyor. Bir takım adımlar atıyor ama pratikte yol almıyor.

Neden orada bir Kürt birliği sağlanamıyor, sebebi bir tarafın bu konuda samimi olmasından dolayıdır. Gelelim Güney Kürdistan’a, orada sorun yok mu, tabiki var. Orada tüm toplum tarafından meşru görülmüş bir statü var, Kürtlerin dünyadaki tek meşru ve milli bir hükümeti var. Tüm dünya, Irak hükümeti dahi tanıyor. Burada görünüşte hükümetin ortağı görünen YNK ve Goran, koalisyon ortağıdırlar ama hükümetin almış olduğu kararlara kendileri uymuyor. Burada bir birlik var gibi ama tüm bölgelerde de sorunlar var. Birlik Kürtlerin gündeminde yok.

Bazıları Rojava’da PYNK’nin ENKS ile birleşmesini istemiyor, siz bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?

ENKS ile birleşmezlerse onların yaşama hakkı kalmıyor. Uluslararası toplum buna izin vermiyor, ABD neden bu kadar yatırım yapıyor. Yani neden bir aracılık yapılıyor, çünkü birlikten başka bir çıkar yol yok. ENKS ile 20 yıldır birleşmiyorlardı zaten ne oldu sonra, orada özgür bir vatan mı var, Kobani’yi koruyabildik mi, Serekaniye’yi koruyabildik mi. Birer birer bıraktılar ve dış güçlere emanet ettiler. Birleşirlerse özgürlük çıkabilir. Birleşmezlerse, bu böyle devam eder.

HAK-PAR’ın neden PSK ile bir araya gelmediği çok tartışılıyor. Neden bir araya gelemiyorsunuz?

PSK ile aslında bir aradaydık, geçmişte öyleydi, ortak bir mirasın neferleriyiz, ortak bir mirastan geliyoruz. Bu bir tercih meselesidir. Bizim bir olmazımız yok. HAK-PAR yerinde duruyor. PSK’nin kendisi HAK-PAR’dan ayrılıp gitti. Biz bu konuda birbirimizi ikna edemedik. Şimdi ayrıldılar, HAK-PAR bölünmüş oldu. HAK-PAR’dan ayrılıp başka parti kuranlar da var. Onların hepsi HAK-PAR’ın içerisindeyken öyle bir sorun yoktu ama ayrılıp giderken, şimdi gelip birlik olalım diyorlar. Bizim programlarımız farklı, düşüncelerimiz farklılaştı. Bizim gündemlerimiz farklı olduğu için PSK ile bir araya gelemiyoruz.

About Post Author