Yeni bir dünya kadınlar günü yaklaşırken, genelde kadın sorunları, özelde Kürt kadının sorunları güncelliğinden hiç bir şey yitirmemiştir.
Kabaca bir göz atacak olursak;
Bölgemizde nüfusun büyük bir çoğunluğu Kürtlerden oluşuyor. Eğitim seviyesi düşüktür. Kadınlarımızın eğitim seviyesi, daha da düşmüştür. Erkek egemen toplum, ataerkil bakış açısı kızların okula gönderilmesini hele yüksek öğrenim görmesinin önünde büyük bir engel olmaktadır.
Bölgemizde yoksulluk iyileşemeyen bir hastalık halini alınca, aileler de kızlarını okula gönderme imkanı bulamıyor. Durum bu olunca, doğru dürüst Türkçe konuşmayı bilmeyen kadınlarımız, kısıtlanan, yasaklanan anadillerinde kendilerini ifade edemediklerinden dolayı zorluk çekiyorlar. Bu yüzden de kamu kurumlarında sorunlarını doğru dürüst dile getiremiyorlar.
Vahim olan ve hala aşılamayan diğer bir konu ise, kadına karşı uygulanan şiddet, erkekler için bir hak gibi görünüyor.
Hemen hemen her kadın, az, çok fiziki ya da manevi şiddete maruz kalıyor. Eşleri, sevgilileri veya kardeşleri tarafından sokak ortasında infaz edilen, şiddete uğrayan kadın manzaraları bu ülkede hiç bitmedi. Töre veya namus cinayeti şeklinde cereyan eden bu durum, toplum tarafından meşru görülüyor. Yasalarla şiddet yasaklanmış olsa dahi, fiili yaşamda yasalar gerektiği gibi uygulanmıyor. Ya da şiddete karşı öngörülen yaptırımlar yetersiz ve etkisiz kalıyor.
Bölgemiz aynı zamanda insanlık suçu sayılan çocuk gelinler bölgesidir. Daha 12 yaşını doldurmamış kız çocuklarımız gayrı resmi evlendiriliyor. O yaşta kocaya ve aile erkeklerine itaat öğretiliyor. Yoksul kesim kızlarını erken evlendirmekle, bir nevi çocuğun masrafından kurtulduğunu düşünüyor, üstlenmesi gereken tüm sorumluluğunu ise evlendirdiği kişiye yüklüyor..
Yoksulluk ve cehalet aynı zamanda kız çocuklarının çocuk yaşta evlenmelerini teşvik ediyor. Böylece gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik ve yoksulluk erkekler için bir sorun iken, kadınlar için daha da büyük bir soruna dönüşüyor.
Kadınlarımızın aile içindeki emeği iş olarak görülmüyor. Ev kadını sosyal güvenlikten yoksundur. Halen orta çağ zihniyeti ile kadın erkeğin eşit değil, adeta kölesi gibi muamele görmektedir. Medeni Kanunun kadına sağladığı haklar sosyal yaşama yansımıyor. Bu tutucu, muhafazakar toplumsal cinsiyet ayrımını besleyen zihniyet terk edilmelidir. Kadın erkek eşitliği yaşamda yer bulmalıdır.
Sonuç olarak Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmemesi, okumamış, özüne uygun eğitim almamış kadınlarımızı sağır ve dilsiz duruma düşürmüştür.
Bugün dünyanın pek çok ülkesinde birden fazla resmi dil vardır. Rusya ve Hindistan’da otuzun üzerinde resmi dil var. Çin de 51 resmi dil kabul edilmektedir. Federal bir statüye sahip Güney Kürdistan da bile küçük azınlıkların dilleri resmi dil olarak kabul görmüş, aynı zamanda anadillerinde eğitim hakkına sahipler.
Pek çok Kültüre ev sahipliği yapan Türkiye de (Anadolu’da) tekçi anlayışla tek resmi dilin dayatılması, Kürt kadını üzerinde de ağır etki ve tahribatlar yaratmıştır.
Yaklaşan 8 Mart dünya kadınlar günü kutlanacaksa, hem toplumumuzu hem de yetkili makamları Kadın sorunları konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. 02.03.2019
Zelal Kiran
HAK-PAR Van Tuşba İlçe Başkanı.