GÜNCEL

HAK-PAR: Kriz iç ve dış politik hataların sonucudur.


krizTürkiye,  bir kez daha çok ciddi ekonomik krizle karşı karşıya.

ABD’nin, Türkiye’de  çelik ve alüminyum ithalatı üzerindeki gümrük vergilerini % 50 oranında artırma kararının ardından dolar,  7 Türk lirasını aştı, Tük lirası yabancı paralar karşısında %50 dolayında değer kaybına uğradı.

Artık ortada  AKP’li yöneticilerin dilinden düşürmedikleri  “Güçlü Türkiye” de yok  “İstikrar” da…
Ağır zam dalgası ve kitlesel işten çıkarmalar, alım gücünde dramatik düşüş, küçük esnafın kepenk kapatması ve irili ufaklı pek çok şirketin çökmesi ile tüm toplumu ciddi bir sarsıntı bekliyor.    
Yabancı sermaye Türkiye’den hızlı bir şekilde çekiliyor. ABD, İngiltere ve Japonya başta olmak üzere daha güvenli ülkelere akıyor.

Kapasitesinin çok üzerinde döviz cinsinden borçlanan, aldığı borçları da Kürt karşıtlığının şekillendirdiği militarist politikaların sürdürülmesinde, askeri harcamalarda, silahlanmada, inşaat sektöründe tüketen Türkiye’nin bir krize doğru sürükleneceği belliydi.

Türkiye, demokratikleşme yerine daha otoriter bir sisteme yönelirken Parlamento işlevsiz, temel hak ve özgürlükler de sembolik hale getirildi.  Tüm yetkilerin tek elde toplandığı aşırı merkeziyetçi bir sisteme dönüşen Türkiye başta ABD olmak üzere tüm batı ile kavgalı hale geldi ve Irak’ta, Suriye’de Kürt karşıtı politikaların yön verdiği Ortadoğu bataklığına sürüklendi.

Petrol ve doğal gaz rezervleri açısından dünyanın en zengin, stratejik alanlarından biri olan ve Türkiye ile karşılıklı çıkarlara dayanan, dostça ilişkiler içindeki Güney Kürdistan’ın “Bağımsızlık Referandumu” nu gerekçe yaparak tüm ilişkilerini sıfırlayan Türkiye ekonomisini destekleyecek çok önemli bir pazarı ve çok ucuza enerji tedarik olanağını riske etti.

Sırf Kürtler bir statü sahibi olmasın diye Suriye’de de ciddi ekonomik külfeti olan operasyonlara yöneldi. Komşularıyla sürekli kavgalı hale geldi.   

İçeride ise başta Kürt sorunu olmak üzere temel yapısal sorunlarını çözmek yerine baskılamayı seçti. Aşırı kutuplaşma üzerinden “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ne geçerek iç gerilimin arttığı, kırılgan bir siyasi yapıya dönüştü.

Bir NATO ülkesi olmasına rağmen Rusya, Çin ve İran ile stratejik ilişkilere yönelen Türkiye , ABD ile   Rahip Brunson , Rıza Zarrap, Halk Bankası müdür yardımcısı, F 35 savaş uçaklarının alımı, Fetullah Gülen’in iadesi gibi konularda, Irak,Suriye, Filistin meselelerinde de sürekli karşı karşıya geldi.
Bu gün yaşanan finansal kriz,  iç ve dış politikalardaki yanlışlara, ekonomide de bir dizi yanlış kararların eklenmesi ile oluştu.

Yüksek cari açık, ithal girdilere bağımlılık sürerken, özellikle ekonominin   “Hazine ve Maliye Bakanlığı” adıyla merkezileştirildiği, yabancı sermaye açısından mutlak önemde olan Merkez Bankasının bağımsızlığı konusundaki güven vermeyen müdahaleler Türkiye’yi yatırımlar açısından güvensiz hale getirdi ve yabancı sermaye çekildi. 

İçeride ve dışarıda izlenen bu yanlış politikalar Türk ekonomisini bir twitle krize sürüklenecek kadar hassas hale getirdi.

Bu yanlış politikaların yarattığı finansal krizin faturasını önce emekçiler, yoksul halk kitleleri ardından herkes ödemek zorunda kalacak, şok edici iflasların, bankalardaki çöküşlerin birbirini izlemesi sürpriz olmayacaktır.

Türkiye gerçeklerle yüzleşmek yerine bir kez daha “Dış güçlerin saldırısı”, “Beka meselesi” gibi söylemlere sarılarak toplumu maniple etmeye, krizin ağır faturasını halka çıkarmaya yönelmektedir.

Yapılması gereken başta Kürt meselesi olmak üzere iç meselelerin adil çözümüne yönelmek,  savaşa, operasyonlara, dipsiz bir kuyu olan ve her ülkenin varlıklarını  tüketen militarist politikalara kaynak aktarmamaktır.

Türkiye’yi demokratikleştirmek, özgürlük alanlarını genişletmek ve dış politikada gerilim yaratan, çatışmacı siyaseti terk etmek, başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere tüm sorun alanları için acil olarak makul, akılcı  çözümler üretilmelidir.

Güney Kürdistan başta olmak üzere tüm komşularıyla barışçıl, karşılıklı çıkarlara dayalı ekonomik ve siyasal ilişkiler geliştirmektir.    

Yine tek kişinin, inanca dayalı ideolojik tercihleri ile değil kolektif aklın ürünü olan ve dış sermayenin güven duyacağı ekonomik kararları hızla evreye sokmak ve mevcut krizin faturasını yine ona neden olanlara çıkarmaktır.

Halkı, emekçileri daha yoksullaştıran bu finansal krize yol açanları, krizin faturasını yine halka çıkaranları protesto ediyoruz. 

Demokrasiden, özgürlüklerden ve emekten, halktan yana herkesi iş birliğine çağırıyoruz.
 
HAK-PAR


About Post Author