HAK-PAR Parti Meclisi;
Bağımsızlık Yürüyüşünü Selamlıyoruz.
HAK-PAR Parti Meclisi 10.09.2017 tarihinde Diyarbakır’da Bağlar ilçe teşkilatında toplandı ve gündemindeki konuları görüşerek aşağıdaki açıklamayı kamuoyu ile paylaşmayı kararlaştırdı;
Basına ve Kamuoyuna
Irak ve Suriye, bölge devletleri ve uluslararası güçlerin de dahil olduğu tam bir kargaşa içindedir.
Bunun tek nedeni emperyalist güçler değil, aynı zamanda sorunlarına adil çözümler üretemeyen, kanla, şiddetle bastırmayı seçen yöneticilerdir.
Çok uluslu farklı inançtan insanların yaşadıkları bu coğrafyada çoğulcu, adil bir idari sistem yaratmak yerine 100 yıl önce emperyalist güçlerin oluşturduğu statükoya sarılarak, şiddetle kanla iktidarda kalmaya çalışanlar toplumlarını da felakete sürüklediler.
Sömürgeci bölge devletlerinin mezhep savaşını körükledikleri, terör örgütlerinin vekâleten sahaya sürüldüğü, uluslararası güçlerin, bombardımanlarıyla, her türden silahlı operasyonlarıyla, kan gölüne çevirdikleri bu coğrafyanın tam ortasında bulunan Kürdistan Federe bölgesi kendi kaderini belirlemek için referanduma gidiyor
Her millet gibi Kürt milleti de kendi kaderini özgürce tayin etme hakkına sahiptir.
Tüm dünya ve özellikle bölge devletleri bu hakkın kullanılmasına, Kürdistan Federe Bölgesi’nin tercihini ortaya çıkarmasına saygılı olmalıdır.
Bağımsızlık referandumunda evet çıkması, Kürdistan Federe Bölgesi’nin bölgede sürmekte olan kanlı- kirli kaosun, mezhep savaşlarının bir parçası olmasını engelleyecek, huzurlu güvenli bir şekilde kalkınma yolunda yürümesine olanak sağlayacaktır.
Biz Hak Ve Özgürlükler Partisi, Parti Meclisi olarak Kürdistan Federe Bölgesi’nin barışçıl bir şekilde, bağımsızlık için referandum yapma kararını destekliyor, bir kez daha kutluyoruz.
Sayın Mesud Barzani başta olmak üzere bu tarih kararın alınmasında ve hayata geçirilmesinde emeği geçen her yurtseveri saygıyla selamlıyor, dayanışmamızı ifade ediyoruz.
Parti Meclisimiz dört parçada ve diasporadaki Kürdistanlıların bu kararı, ezici bir çoğunlukla, büyük bir heyecan ve coşkuyla desteklediklerine inanmaktadır.
Özellikle Güney Kürdistan’da ki tüm siyasi aktörleri, bu tarihi süreçte, Kürdistan özgürlük mücadelesinin bu önemli dönemecinde, bağımsızlık referandumunun başarısı için kol kola girmeye, birlikte hareket etmeye çağırır.
Hiçbir şey bu milli hedefe ulaşmanın ertelenmesi, geciktirilmesi veya engellenmesi için gerekçe olamaz.
Kürt milleti her siyasi hareketi, her siyasi aktörü bu süreçte aldığı tutuma göre değerlendirecek, gönlüne kazıyacak veya mahkûm edecektir.
Türkiye Devleti’ni yönetenlere de bir kez daha çağrımızı yineliyoruz.
Kürdistan Federe bölgesinin bağımsızlığı Türkiye için tehdit değildir.
Tam tersine hem iç barışına hem de Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına büyük katkıları olacaktır.
Türkiye, huzurlu, barışçıl, istikrarlı, karşılıklı çıkarlar temelinde dostluk içinde olacağı iyi bir komşuyu tercih etmeli ve bağımsızlık ilanı halinde ilk tanıyan ülke olmalıdır.
Öte yandan; Türkiye demokratikleşmesine ara veren, kanlı 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 37 yıl geçmesine rağmen hala demokratikleşme ve temel sorunlarını çözme noktasından epeyce uzak görünüyor.
Kürt sorunu ve Alevi sorunu gibi temel sorunların çözümü bir yana Türkiye Olağanüstü hal rejimi ile yönetilmekte.
12 Eylül 1980 Askeri darbesinin üzerinden 37 yıl geçse de
Darbeyi yapan ve Türkiye’yi tam bir cehenneme çeviren General Kenan Evren ve arkadaşlarının yaratıkları zulüm bir yana kurguladıkları çağdışı, anti demokratik, Kürt karşıtı düzen bu gün hala ayakta.
Aradan 30 yıl geçtikten sonra, yanı 2010 yılında yapılan kısmi Anayasa değişikliğiyle darbecilerin yargılanması önündeki engel kaldırılsa da gerçek bir yüzleşme ve yargılanma asla gerçekleşmedi.
12 Eylül Darbesi Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi başta olmak üzere Türkiye cezaevlerindeki insan kıyımı ile, vahşi işkencelerle, İdamlarla, kitlesel gözaltı ve yargılamalarla, bütün siyasi parti, sendika ve sivil toplum örgütlerinin yasaklanması, basının susturulması ile, Kürt köylerinin yakılıp yıkılması, “dur ihtarına uymadı” gerekçesiyle insanların öldürülmesi, sürgünler ve vatandaşlıktan çıkarmalar gibi pek çok kirli kanlı, utanç verici uygulamalarla belleklere kazınmıştı.
Darbeciler sayesinde dünya, Kürtçenin , yani milyonlarca Kürdün konuştuğu anadilin anayasa maddesi ile yasaklanmasına da tanık oldmuştu.
Ne yazık ki bu darbeci, militarist, ırkçı zihniyetten kopuş, onun iktidarlara gelenlere sunduğu nimetler nedeniyle mümkün olmamaktadır.
Türkiye hala 12 Eylül darbecilerinin yaptığı anayasa ile yönetilmekte.
Bu güne dek iktidara gelen sivil hükümetlerin sadece işlerine gelen bölümlerini değiştirdikleri Anayasa, ırkçı, Türkçü, yasakçı, anti demokratik özünü ve ruhunu koruyarak Türkiye’yi yönetenlere rehberlik etmeye devam etmektedir.
Sistem değişse bile mevcut anayasanın özünün korunmasına özen gösterilmektedir.
12 Eylül darbecilerinin yazdığı Anayasanın dibacesi ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddeleri ile bunun üzerine inşa edilen YÖK, RÜTÜK, Siyasi Partiler Yasası başta olmak üzere tüm kurumlar yerinde durdukça, samimi ve gerçek bir yüzleşme ve yargılanma sağlanmadıkça 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi’nin yaşadığını ve toplumun temel yapısını zehirlemeye devam ettiğini söylemek yanıltıcı olmayacaktır.
Bu, 12 Eylül darbecilerinin ektiği faşist darbeci zihniyet , Türkiye’nin aşırı merkezileşmesine, militarizmin güçlenmesine neden olduğu gibi gerçek anlamda bir demokratikleşmenin önünün kesilmesine,iç barışın tesis edilmesine, uygar dünya ve komşularıyla sağlıklı ilişkiler geliştirmesine engel olmaktadır.
Türkiye başta Kürt sorunu ve Alevi sorunu olmak üzere temel yapısal sorunlarına, bu darbeci ırkçı zihniyetin çizdiği baskıcı, inkarcı, tekçi,üniter çerçeve nedeniyle makul adil çözümler üretememektedir. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı sorunlara kaynaklık eden darbe anayasasına sarılmak değil, demokratikleşmesi, kalkınması ve iç barışı için sivil, federal, demokratik bir anayasa yapmaktır.
HAK-PAR olarak bir kez daha 12 Eylül darbecilerini ve o zihniyeti sürdürenleri kınıyoruz.
Yine HAK-PAR Parti Meclisi olarak, bir kez daha Kürt halkına büyük acılar veren, yıkım ve acıdan başka sonuçlar üretmeyen şiddet politikasından vazgeçmeye, silahları bırakmaya çağırdığımız PKK’nin de, sivillere yönelik gerçekleştirdiği saldırıları, şantiye baskınlarını, özellikle 28.08.2017 tarihinde Şırnak’ın Uludere ilçesinde 3 işçinin öldürülmesini şiddetle kınıyoruz.
PKK namlularını Kürt halkına çevirmekten vazgeçmelidir.
11 EYLÜL 2017
HAKPAR PARTİ MECLİSİ
DİYARBAKIR/BAĞLAR