GÜNCEL

Burkay: Politikada en önemlisi doğru yolda olmaktır

HAK-PAR Haber Merkezi-

HAK-PAR Genel Başkanı Kemal Burkay, Başkanlık Kurulu Üyesi Necati Bayram’la birlikte, partililerle görüşmek ve kitleye açık konferansta konuşmak üzere 19 Nisan Günü akşamı uçakla Van’a geldi ve havaalanında partililer tarafından karşıland,.

Van İl merkezinde partililerle sohbet etti, yurt içi ve yurt dışı gezileri konusunda bilgi verdi, parti çalışmasının yükseltilmesi hakkında görüş ve önerilerini iletti.

Aynı gün öğle zamanı Van TV’de bir saati aşkın süren programda Yılmaz Tekin’in son sürece ilişkin sorularını cevaplandırdı.

 

21 Nisan Pazar günü, Akdamar Oteli’nin toplantı salonunda yapılan ve saat 13’te başlayıp 16’ya kadar devam eden, Son süreç ve Kürt sorununun çözümü konulu konferans ilgiyle izlendi. HAK-PAR Genel Başkan Yardımcısı Menaf Kıran, Kürtçe yaptığı kısa bir konuşmayla kitleyi selamladı ve konferansı açtı. Burkay da Kürtçe olarak başladığı konuşmasını daha sonra Türkçe olarak sürdürdü. Burkay, Van’a ilk kez 1955 yılında, 18 yaşında iken öğretmen olarak geldiğini, Muradiye’nin Korsot Köyü’nde iki yıl öğretmenlik yaptığını, o zaman 12. 000 nüfuslu ve bir kasaba görünümünde olan Van’ın şimdi gelişerek yarım milyon nüfuslu büyük ve modern bir kente dönüştüğünü anlattı. İki yıl önce geçirdiği ağır depremin yaralarını ise büyük ölçüde sardığını söyledi.

 

Burkay daha sonra, 5 Kasım 2012’de yapılan HAK-PAR’ın 5. Büyük Kongresinde Genel Başkanlığa seçilişine değinerek şöyle dedi: “HAK-PAR özgürlüğü ve demokratik bir toplumu hedefleyen değişimci bir parti. Böylesi bir programı paylaşan yurtsever güçleri bir araya getirerek etkili bir seçenek oluşturmayı hedefledi. Yani o bir birlik projesi. Daha yurt dışındayken kuruluşunu destekledim ve yurda dönersem sıradan bir üyesi olacağımı söyledim. Öyle de yaptım. Yöneticisi ve genel başkanı olmak gibi bir tutkum yoktu. Çünkü uzun yıllar yöneticilik görevleri yapmıştım ve hayatımın kalan yıllarını aydın ve siyaset adamı olarak yazarak, konuşarak geçirmeyi tercih ederdim. Ama ülkemizin ağır sorunları ne yazık ki bize bu tür bir emeklilik hakkını bile tanımıyor. Arkadaşlarım görev almamı istediler, ben de sorumluluk duydum. Siyaset her şeyden önce örgütlü mücadeledir. Bu nedenle ilerlemiş yaşıma rağmen, bu ağır görevi omuzladım, bilgi ve birikimimi HAK-PAR saflarında özgürlük ve demokrasi mücadelemizin hizmetine sundum. Şu anda örgütlü mücadelenin dışında olan ve politikamızı doğru bulan aydınları, siyaset adamlarını da mücadeleye güç katmak, katkıda bulunmak için HAK-PAR’ın saflarına çağırıyorum. HAK-PAR’la ilgili iyimserim. Politikada en önemlisi doğru yolda olmaktır. Doğru yolda olan, halkın temel taleplerine sahip çıkan ve değişimin gereğini yapan bir parti büyür ve gelişir, bunu yapamayan ise zamanla ufalır ve silinir. ”

 

Burkay daha sonra partisinin ana özelliklerinden söz etti. HAK-PAR’ın Kürt sorununa eşitlikçi bir çözüm önerdiğini, bunu devletin ve toplumun federal yapılanmasında gördüğünü; federasyonun bazı çevrelerin sandığı veya göstermek istedikleri gibi bölünme olmadığını, tam tersine farklı etnik grupların, halkların ve ulusların yaşadığı bir ülkede birlikte yaşamanın biçimi olduğunu, dünyadan örnekler vererek anlattı. Burkay, HAK-PAR’ın bunun yanı sıra demokratik bir toplumu hedeflediğini, herkese inanç özgürlüğü tanıyan gerçek bir laiklik ve Avrupa standartlarında bir demokrasi için mücadele ettiğini, kadın ve işçi hakları, çevre sorunları, çağdaş kentleşme gibi ülkenin önemli sorunlarının da çözümü için çaba gösterdiğini söyledi. “Çocuklarımızı, kılıç çekip kafa uçuran türden bir ‘kahramanlığa’ özendirmeyelim. Onları kız çocuklarına, ilerde eşlerine iyi davranan, saygılı olan, çevrenin değerini bilen ve onu koruyan insanlar olarak eğitelim.”

 

Burkay, HAK-PAR’ın önemli bir özelliğinin de Kürt sorununun çözümü için barışçı, demokratik siyasal mücadeleyi esas alması olduğunu söyledi. 30 yıllık son çatışma döneminin de kendilerine hak verdiğini, savaş ve şiddetle tarafların bir sonuç alamadığını, sonunda hem devletin, hem de PKK’nin silahları susturup barışçı yöntemlerle çözüm bulmanın gereğini dile getirdiklerini ve yeni sürecin buna yönelik olduğunu anlattı. Burkay bu nedenle, silahları susturmaya ve PKK’nin silah bırakmasına yönelik olduğu söylenen bu süreci desteklediklerini, ancak bunun tüm önemine ve gereğine rağmen, tek başına çözüm ve barış demek olmadığını anlattı ve şöyle dedi: “Silahların susması ve PKK’nin silah bırakması bizce de, Kürt halkı başta olmak üzere herkes için yararlıdır. Ama salt bununla sorun çözülmüş olmaz. Kürt sorunu PKK’den önce vardı ve adil bir çözüm bulmadıkça silahlar tümden sussa, hatta PKK hiç olmasa da var olmakta devam edecek. Çözüm için Kürt halkının tüm temel hakları tanınmalı. Bu da kapsamlı bir proje ile olur. Bize göre bunun biçimi eşitlik temelinde bir federasyondur. Kürt halkı nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu coğrafyada, tarihi ve bugünkü adıyla Kürdistan’da federal bir statü edinmeli. Kürt dili ülkenin ikinci resmi dili olmalı ve hayatın her alanında serbestçe kullanılabilmeli. İlkokuldan üniversiteye kadar Kürtçe eğitim yapılabilmeli. Bunun için kapsamlı, cesur bir projenin hayata geçmesi gerek. Sorunun çözümü için hem iktidara hem muhalefete ciddi görevler düşüyor. Kürt halkının siyasal temsilcileri de ne istediklerini netleştirmeli. Bizim HAK-PAR olarak nettir.”

 

Burkay yapılması için çalışmaların sürdüğü yeni anayasa ile ilgili olarak da şöyle dedi: “Bu anayasa gerçekten demokratik olmalı ve Kürt sorununun çözümüne de zemin hazırlamalı. Bunun için üç ilkenin bu anayasada yer almasını zorunlu görüyoruz. Birincisi herkesi kucaklayacak ve hiçbir etnik gruba atıfta bulunmayan bir vatandaşlık tanımıdır. İkincisi anadilde eğitim hakkıdır. Üçüncüsü ise yerinden yönetime olanak sağlayacak ademi merkeziyet ilkesidir.”

Toplantının ikinci bölümünde Burkay dinleyicilerden gelen sözlü ve yazılı soruları cevaplandırdı. Silahlı mücadeleye ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Burkay şöyle dedi:

 

“Meseleye teorik bakışla, her durumda izlenecek tutum farklı şeylerdir. Zulme karşı direnmek dinde de, BM insan hakları evrensel normlarında da bir haktır. Geçmişte pek çok devrimde silah kullanılmış, zor devreye girmiştir. Fransız İhtilali, Ekim Devrimi olmasındı diyemeyiz. Bir Vietnam Kurtuluş Savaşı, Cezayir Kurtuluş Savaşı örnekleri var. Spartaküs de köle sahiplerine karşı ayaklanmıştı. Bunu haksız bulabilir miyiz? Ama böyle olması her durumda mutlaka silaha sarılmayı gerektirmiyor. Barışçı ve siyasal yöntemlerle sonuç almanın mümkün olduğu durumlarda silaha başvurmak gerekmiyor. Güç dengelerinin elverişli olmadığı durumlarda silaha başvurmak yarar yerine zarar verir. Bazen karşı taraf bilinçli olarak sizi kavgaya, dövüşe iter. Siyaset adamlarına, öncülere düşen koşulları iyi değerlendirmek ve en zor durumlarda da soğukkanlı davranmaktır. Kürt hareketi 1960’lı, 70’li yıllarda barışçı siyasal yöntemlerle hızlı biçimde gelişiyordu. Eğer önü kesilmeseydi, demokratik ortam tümden askıya alınmasaydı, kuşkum yok, Kürt halkı bugün hak ve özgürlükleri bakımından çok daha ileri bir noktada olacaktı ve Türkiye de daha demokratik, daha gelişkin bir ülke olacaktı. Ama rejim Kürt halkının ve bir bütün olarak demokrasi güçlerinin gelişen barışçı mücadelesinden ürktü, 12 Mart ve 12 Eylül cuntaları eliyle süreci kesintiye uğrattı. Daha sonra meydana gelen çatışma ortamının baş sorumlusu da cuntalardır.”

 

Bir izleyicinin BDP ile ilişkileri hakkında sorduğu bir soruya da Burkay şöyle cevap verdi: “Biz farklı partileriz ve sorunların çözümüne ve izlenecek yöntemlere ilişkin farklı görüşlerimiz olduğu için varız. Bu doğaldır. Ama ilişkiler uygarca ve demokratik olmalı, birbirimizin varlığına saygı göstermeliyiz. Yanlışları eleştirmek herkes için haktır. Ortak noktalarda ise birlikte davranabilir, dayanışma içinde olabiliriz. Bizim tutumumuz budur.”

 

About Post Author