GÜNCEL

Urfa HAK-PAR 31 Mart’ta Kürdistan Şehitlerini Andı

2013-04-02 

Urfa HAK-PAR İl Örgütü 31 Mart tarihinde Urfa ilindeki, Siverek ve Suruç ilçelerindeki şehitlerimizin mezarlarını ziyaret ederek aileleriyle görüştü.

Urfa il merkezinde Mustafa Rençber, Suruç ilçesinde DR. Bozan Erdem, Siverek ilçesinde Necmettin Büyükkaya, Faik Bucak, Ferit Uzun ve Ekrem Karahan’ın mezarları ziyaret edilerek biyografileri okundu. Ailelerinin ve yoldaşlarının şehitlerimizi anlatmasıyla etkinlik sona erdi.

Mezarları başlarında ziyaret edilen şehitlerimizin biyografileri ;

 

DR. BOZAN ERDEM kimdir?

Dr.Bozan Erdem 1953’te Suruç doğdu. Lise’den sonra Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okudu. 1975 yılından itibaren “Özgürlük Yolu” olarak bilinen Kürdistan Sosyalist Partisi’nin (PSK) taraftarlarından ve DHKD’nin kurucularından biriydi. PSK’nin Diyarbakır’daki ilk örgütçülerinden de biri oldu ve özellikle üniversite çevresinde pek çok gencin mücadeleye kazanılmasında önemli bir rol oynadı.

 

Ayrıca tıp fakültesinde okurken Dicle üniversitesi öğrenci derneği temsilciliği ve tıp fakültesi öğrenci derneği temsilciliklerini başarılı bir şekilde yerine getirdi. Her zaman ön saflarda yer aldı her türlü baskıya rağmen yerini hiçbir zaman terk etmemiş gerçek bir devrimciydi.

1980 sonrası tutuklandı, işkence gördü ve PSK davasından yargılandı. Yedi yıla yakın bir süre akıl almaz işkenceleriyle ünlü “Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi”nde kaldı, yoldaşlarıyla birlikte işkence ve baskılara karşı onurluca direndi.

 

Tahliyeden sonra da mücadeleyi kararlılıkla sürdürdü. Bir yandan doktorluk yaparken, bir yandan da Urfa yöresinde legal örgütlenmede aktif görev aldı. HEP saflarında çalıştı. 1995 yılında Demokrasi ve Değişim Partisi’nin kurucu üyesi oldu. DDP kapatıldıktan sonra Demokrasi ve Barış Partisi’nin (DBP) kurucu üyesi oldu. Parti’nin Urfa İl Başkanı ve Parti Meclisi üyeliği görevini başarıyla yerine getirdi. Son olarak Demokrasi ve Kürt Sorununa Çözüm Girişimi’nin aktif destekleyicileri arasında idi.

 

Yaşamı birçok fedakârlığa sahne olan Bozan Erdem Suruç’ta maddi durumu düşük insanları ücretsiz tedavi etmesiyle ve ilaç alamayacak durumdaki hastalarına ilaç temin etmesiyle insanların gönlünde taht kurmuş örnek alınacak bir büyüğümüzdür.

 

Dr. Bozan erdem, eşi Emine ve kızları Berivan, 9 Kasım 2001 tarihinde geçirdikleri bir trafik kazası sonucu hayatlarını yitirdiler.

Hayatı halkının kurtuluşu için mücadele ederek geçirdi. Ne yazık ki, daha çok şeyler yapabileceği bir yaşta aramızdan ayrıldı. Kürt halkı değerli bir evladını, biz dirençli, deneyimli bir yoldaşımızı yitirdik. Mücadele içinde yitirdiğimiz nice yoldaş gibi, onu da unutmayacağız, anısını saygıyla yaşatacağız.

 

FERİT UZUN kimdir?

1 Ocak 1950’de Siverek’te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Siverek’te tamamlayıp, lise öğrenimi için Ankara’ya abisinin yanına yerleşti. Ankara Ziraat Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne kaydını yaptırdı.

 

DDKO çalışmalarında yer aldığı süreçte Diyarbakır Askeri Cezaevine girdi. 1974 affıyla cezaevinden çıkan Ferit uzun yarım kalan okulunu bitirmek için tekrar Ankara’ya gitti. Siyasi yaşamına devam eden Ferit Uzun KAWA’nın kuruluşundaki ilk görevlendirilmesinde yer almamış fakat daha sonra KAWA’nın çalışmalarında sorumluluklar alıp, örgütü için önemli işler gerçekleştirmiştir. Ziraat mühendisi olarak Hilvan’da göreve başladı daha sonra Siverek’e tayinini aldırdı. Siverek’te yoksul halka yaptığı yardımlardan dolayı halkın sevgisini kazandı. KAWA adına çalışmalarına Siverek’te de devam eden Ferit uzun kısa süre içerisinde çok iyi bir kitleye ulaştı. Bu süreçte KAWA davasından tekrar Diyarbakır Cezaevine girdi.

 

22 Kasım 1978 saat 15.30 civarında Ferit ve yanında üç arkadaşı Diyarbakır’a bir arkadaşlarının düğününe gitmek için evlerinin önünde duran arabaya binip apartmandan inecek olan hanımını beklemekteydiler. Saatlerdir o bölgede pusuya yatmış Emin Dal haince arkadan yaklaştı. O an ölüm ardı ardına patlayan mermilerle Ferit’in sırtından giriverdi.

 

Ferit’in katilleri, yazılan senaryo gereği, intikamını alıyoruz diye Bucaklara karşı savaş başlattılar. Ferit’in intikamını alıyorlar diye tüm yurtsever kesimler bu savaşta taraf davrandı. Senaryo da zaten bunu gerektiriyordu. 1979 yılında Dengê Kawa “Siverek Olayları Hangi Sonun Başlangıcı Olacak” adında 33 sayfalık bir broşür dağıtarak oynanan oyunu anlatmaya çalıştı. Ancak savaş bir kere başlamıştı ve silah sesleri arasında kimseye ses gitmiyordu. Ayrıca görünmeyen güçler savaşın uzaması ve büyümesi için sürekli bir denge sağlamaktaydılar. Her iki tarafa da silah ve mühimmat dengeli gelmekteydi. Bu olay sonradan birçok kişi tarafından da itiraf edilecekti.

 

Bazı söylemler olmasına rağmen Ferit’in öldürülmesi ile ilgili olayı aydınlatan açık bilgiler yoktu. Çok sonra 1984 yılında PKK’den kaçmış ve Avrupa’ya sığınmış partinin merkez komitesi üyesi Semir kod isimli Çetin Güngör yazdığı bir broşürde Ferit’i Siverek’teki etkinliği yüzünden PKK’nin merkez komitesi kararıyla öldürdüklerini itiraf etti.

 

Ferit UZUN, içinde bulunduğu dönemin tüm zorluklarına rağmen büyük özverilerle ulusal mücadeleye verdiği katkılarla hiçbir zaman unutulmayacaktır.

 

FAİK BUCAK kimdir?

 

1919’da Urfa’nın Siverek ilçesine bağlı Hadro köyünde doğdu.

Bucak, 4 yaşına geldiğinde ülkesi Kürdistan; Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında 4 parçaya bölünmüş, Kürt halkı da tüm ulusal, demokratik ve kültürel haklarından mahrum bırakılmıştı. Hasan Bucak’ın oğlu olan Faik Bucak, bu gerçekten habersiz anadiliyle büyüdü. İlk ve ortaokulu Siverek’te, liseyi ise Diyarbakır’da okudu. İnkâr edilen, toprağı bölüşülen, geri bırakılan eski bir halkın üyesi olduğunu burada öğrendi.

 

Bucak, 1939 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde üniversite hayatına başlar. Yurtsever bir öğrenci olarak bilinen dayısının oğlu Mustafa Remzi Bucak da orada okumaktadır. 1941 yılında Musa Anter de İstanbul’da okumaya başlar. Kürt öğrenciler örgütlenirler ve Dicle Talebe Yurdu’nu kurarlar. Yurdun başkanlığına Mustafa Remzi Bucak getirilir. Elbirliğiyle kurulan Dicle Talebe Yurdu, dönemin yoksul gençlerinin İstanbul’da kalabilmelerini sağlar.

Faik Bucak, 1946 yılından itibaren Güney Batı Kürdistan’da yaşayan Kürt aydınlarıyla ilişki sağlar. Oğlu Serhat Bucak’ın anlattığına göre, 1946’dan 1949’a kadar Palulu Mustafa adında bir Kürt yurtseveri Bucak’a kuryelik yapar. Palulu Mustafa, o dönem Suriye’ye gidip gelir ve Faik Bucak’a haber ulaştırır. Kendisine oradan Hawar ve Ronahî dergilerini getirir. Yine Celalet Bedîrxan ve Cegerxwîn gibi aydınlarla haberleşmesini sağlar.

 

Fakülteyi okurken dayısının kızı Ayşe ile evlenen Bucak, diplomasını aldığında Serhat ve Yayla adında iki çocuk babası olmuştur. Bucak, 1947 yılında hâkim stajyeri olarak Antakya’ya gider. Bucak, iki yıl hâkim stajyeri olarak orada kalır.

 

1949 yılının son aylarında Bucak’ın tayini Sivas’ın Gürün ilçesine çıkar. O dönem Faik Bucak, toprak davalarında Kürtlerin lehinde kararlar verir.

1956’da hâkimlikten istifa eden Faik Bucak, Urfa’ya yerleşerek avukatlığa başlar. 27 Mayıs 1960’da Türkiye’de askeri darbe olunca, askeri yönetim bunun farkında olarak ulusal hakları savunan ya da destek verecek pozisyonda olan 495 kişiyi tutuklar. Daha sonra da bunların arasından 55 kişi sürgüne gönderilir. Bunların arasında Faik Bucak da var. Bucak, daha sonra da 1961 yılında “Kürtçülük” gerekçesiyle 3 ay Balıkesir cezaevinde tutuklu kalır.

 

Faik Bucak, 1940’ta yaşamaya başladığı bilinçli Kürt uyanışını bu olayların ardından örgütlülüğe döker. 1961 yılında Silopi’de Sait Elçi ve bazı Kürt aydınlarıyla birlikte Kürdistan Demokrat Partisi Mesulluğu adlı gizli bir teşkilat kurarlar. Mesulluk, çeşitli Kürt örgütleri ile ilişki içerisinde olmasına karşın, temel olarak I-KDP’nin etkisi altındaydı. 1965’e gelindiğinde, Şeyh Sait isyanında da yer almış olan Liceli Fehmi Bilal, Sait Elçi ve Ömer Turhal gibi yurtsever insanlara partileşme önerisi yapar ve 11 Temmuz 1965’te T-KDP (Türkiye-Kürdistan Demokrat Partisi) kurulur. Partinin genel başkanlığına Faik Bucak getirilir. T-KDP Türkiye sınırları içinde özerkliği savunur.

 

Bucak, örgütlenme çalışmalarını hızlandırır. Örgüt büyümeye, diğer parçalardaki Kürt hareketleri ve aydınlarıyla ilişkilerini geliştirmeye başlar. Faik Bucak ve arkadaşları, 1966 Mayıs’ında Cizre-Silopi hattında bir haftalık bir gezi yaparlar. MİT bu geziyi adım adım izler. Devlet karar vermiştir. I-KDP, lideri şahsında çökertilecektir. Bir aileler konfederasyonu olan Bucak aşireti içinde kan davası ve kıyasıya mücadele vardır. Bir kesim, Faik Bucak ve akrabalarını 60 ihtilalinde MGK’ya “Kürtçü” olarak ihbar etmiştir. Bu kan davası fırsat bilinerek bir provokasyon hazırlanır. Oğlu Serhat Bucak’ın verdiği bilgiye göre: “4 Temmuz 1966’da saat 10 sıralarında özel bir tim tarafından Urfa’nın Karaköprü mevkiinde Faik Bucak’a karşı bir suikast düzenlenir ve Faik Bucak yaralanır. Arabada iki oğlu ve amcasının oğlu olmasına rağmen, sadece kendisi hedef alınır. Faik Bucak, 5 Temmuz 1966 tarihinde şehit düşer.”

 

NECMETTIN BÜYÜKKAYA kimdir?

Kürt siyasi hareketi içerisinde özgün duruşuyla bilinen ve Neco olarak tanınan Necmettin Büyükkaya, Diyarbakır Cezaevinde gördüğü işkencelerin etkisiyle 22 Ocak 1984′te öldü. Urfa’nın Siverek ilçesi Karahan köyünde 1943 yılında doğan Büyükkaya, ortaöğrenimini Diyarbakır ve Adana’da tamamladıktan sonra 1966-1971 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okudu. Siyasi faaliyetlerinden ötürü aranması ve 12 Mart 1971′de askerî cuntanın yönetime el koyması üzerine bu eğitimini tamamlayamadı. Öğrencilik yıllarında Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve sol çevre içerisinde faaliyet gösteren Büyükkaya Musa Anter yönetimindeki Diyarbakır Öğrenci Yurdu’nda kaldığı sırada İstanbul’daki Kürt öğrencileri bir araya toparlamaya ve örgütlü bir yapı oluşturmaya çalıştı.

 

Necmettin Büyükkaya, 1969 yılında Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO) adlı Kürt derneğini kuran 13 kişilik grubun arasında yer aldı ve DDKO’nun ilk başkanı seçildi. 1971′de askerlerin yönetime el koyması Büyükkaya için yeni bir sürecin başlangıcı oldu. Kaçak olarak yaşadığı dönem yurtdışına çıkarak 1972-1974 yılları arasında İsveç’e yerleşti ve burada mülteci olarak yaşadı. 1974 çıkarılan ve “Ecevit Affı” olarak bilinen genel af ile yurda döndüğünde adını Kürdistan İşçi Partisi (KİP) olarak değiştirmiş olan ve Dr. Şivan’ın izinden giden T-KDP’nin örgütlenmesi içerisinde çalıştı. Daha sonraları örgüt içinde çıkan anlaşmazlıklardan dolayı bazı arkadaşlarıyla birlikte 1977 yılında bu oluşumdan koptu. Daha çok ideolojik sebeplerden dolayı, Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği ile yakın bağlar kurdu ve Güney Kürdistan’a geçerek dağ kadrosunda çalışmalarda bulundu. 41 yıllık yaşamı, Sosyalist Türkiye hareketi ve Kürt mücadelesi içerisinde geçen Büyükkaya, 1980 darbesinden sonra tekrar tutuklanan Kürt genç ve aydınları arasında 1982 yılı Nisan ayında Diyarbakır’da yakalandı ve ağır işkencelere maruz kaldığı gözaltı sürecinden sonra tutuklanarak Diyarbakır Askerî Cezaevine konuldu. Aralık 1983′te çıktığı son mahkemede söz hakkı alarak bir sonraki mahkemeye gelemeyebileceğini çünkü ağır tehditler ve işkenceler altında yaşadığını ve öldürüleceğini söyledi. Nitekim 22 Ocak 1984 tarihinde tek tip elbise giyimine karşı yapılan direnişte gördüğü işkencelerin etkisiyle yaşamı son buldu.

İsa Tekin yazdığı bir yazıda Necmettin Büyükkaya’nın yaşadığı bir olayı şu şekilde anlatmıştır. “Bir gün cezaevi müdürü kapı mazgalını açtı ve Necmettin Büyükkaya’yı çağırdı ve şöyle dedi. Seni araştırdım sen bu cezaevini bozuyorsun, sen orta doğunun en tehlikeli adamlarından birisin, senin kalemini kırdık, kendine dikkat et. Necmettin Büyükkaya iç güvenlik amirinin sözünü kesti ve şöyle dedi:

Senin gibilerinin çocukları babalarının işkenceci olduklarını öğrendiklerinde hayatları boyunca vicdan azabı çekecekler, ömür boyu sizden ve sizin çocuklarınız olduğuklarını düşündükçe nefret edecekler ama bizim çocuklarımız yaşam boyunca bizlerle gurur duyacaklar. Tarihin çarkını geriye çeviremezsiniz. Bu işkenceler bizi yıldıramaz, tehditleriniz bizi korkutamaz biz bu yola baş koymuşuz. Konuşmasına devam ediyordu ki cezaevi iç güvenlik amiri mazgalı kapatıp gitti.”

 

EKREM KARAHAN kimdir?

1953 yılında Siverek’te dünyaya geldi. İlkokul, ortaokul, ve liseyi Siverek’te, üniversiteyi Ankara Gazi Üniversitesi’nde okudu. Öğrencilik yıllarında Kürdistan işçi partisi (KİP) üyesi ve Ankara bölge sorumlusu olarak çalıştı. Çalışmalarını Konya ve Diyarbakır MTA da sürdürdü.

1984 Ankara operasyonunda yakalanarak çeşitli işkence ve baskılara rağmen direnerek siyasal ve örgütsel mücadelesini sürdürmeye devam etti. Kürd yurtseveri ve dava adamı Ekrem Karahan amansız kalp yetmezliği rahatsızlığı nedeniyle 30 Mayıs 2011 tarihinde Diyarbakır’da Alman Hastahanesinde hayata gözlerini yumdu.

 

About Post Author