Tüm dünyada bu değişim ve dönüşümler yaşanırken, Türkiye çağdaş olmayan bir çizgide kalmakta ısrar ediyor; kitlelerin özgürlük ve demokrasi taleplerini şiddetle cezalandırıyor. Ülke kaynaklarını üretim ve istihdamı arttırmak için değil, silahlanma için harcıyor. Bu yüzden Türkiye, bugün, hem içte, hem dışta ağır borç yükü altına girmiş, büyük sorunlarla yüz yüze kalmıştır.
Türkiye, tüm iddialarına karşın demokrasi yarışında yol alamamış, söylemde demokrat özde totaliter tutumlar yüzünden inandırıcılığını yitirmiş, uluslar arası kamuoyu nezdinde güvenilmez bir konuma düşmüştür. Değişen ve dönüşen dünyada Türkiye, hâlâ ekonomisini düzlüğe çıkarabilmiş değil. O hâlâ, temel insan haklarını ve toplumsal çoğulculuğu güvenceye alan yasal ve anayasal bir sistem kurmaktan uzak bir konumda bulunuyor.
Türkiye’yi yönetenler, insan haklarına saygı; çoğulcu demokrasi ve hukukun üstünlüğü olmadan; ekonomik kalkınma ve toplumsal barışın sağlanamayacağını, bir ayağın mutlaka eksik kalacağını artık görmelidirler. Kürt sorunu başta olmak üzere, sorunları inkar ve bastırma yoluyla çözmeyi hedefleyen politikaların, çözüm getirmediği, aksine sorunları ağırlaştırdığı ortaya çıkmıştır. Bu politikalar yüzünden toplum militarizmin etkisine girmiş; hukukun üstünlüğü, insan hakları, temel hak ve özgürlüklerin kullanımı vb. çağdaş değerler konusunda, Türkiye geri bir düzeyde kalmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri iç hukukuna yansıtmadığı; otoriter devlet anlayışının sonucu olan yasa ve yönetmelikleri değiştirmediği; etnik, dinsel ve toplumsal farklılıklara karşı hoşgörülü ve bölgeler arası dengesizliği gidermede gönüllü davranmadığı için uygar dünyadan her gün biraz daha uzaklaşıyor.
Bugün, Kürtlerin haklarını tanımamak uğruna toplumu çağdışı bir geriliğe mahkum eden; düşünce ve ifade özgürlüğüne olanak tanımayan; sorunları diyalog ve uzlaşma yerine, toplumsal gerilim ve çatışma yöntemiyle çözmeye çalışan çağdışı bir anlayış devlette egemen olmuştur.
Hak ve Özgürlükler Partisi, bu anlayışa karşı çıkan toplum kesimlerinin Türkiye’yi yeniden yapılandırma istek ve ihtiyaçlarının bir ürünüdür; Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de hiçbir sorunun çözülemeyeceği inancındadır. Bu nedenle programının merkezinde Kürt sorununun toplumsal uzlaşma yoluyla adil, eşitlikçi ve demokratik bir çözüm kavuşturulması hedefini koymuştur; Türkiye hükümetlerinin, Kıbrıs, Bulgaristan, Yunanistan, Kosova ve benzeri ülkelerde bulunan azınlıklar/topluluklar için savunduğu tezleri, Türkiye’de yaşayan Kürtler için de istemesi durumunda, sorunun çözüm yoluna gireceği inancındadır.
Burada asıl sorun çoğulcu demokratik devleti yapılandırma ve çağdaş çoğulcu demokratik idari sistemleri kabul edip etmeme sorunudur.
Partimize göre, sorunun çözümünü kolaylaştırmak ve kalıcı bir çözüme ulaştırmak mümkündür: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi, Paris Şartı, AGİK Süreci, Katılım Ortaklık Belgesi ve Kopenhag Kriterleri ve bunlar gibi Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşme ve antlaşmalara uyulması halinde, Kürt sorununun çözüm yoluna sokulması olanaklıdır.
Bugün varolan sistemden beslenen partiler, bu görevi yerine getiremezler. Onlar hem çarpık ve çürümüş düzenin ürünü hem de yaratıcısıdırlar; kuruluşundan beri devleti onlar yönetiyorlar. Dolayısıyla, çözüm onlarda değil, kitlelerin gücünde ve halkın desteğini almış politik bir yapının iktidarı almasındadır.
Hak ve Özgürlükler Partisi, çalışmalarda yeniliklere ve değişime açık olma ilkesini, merkeziyetçi yönetim yerine katılımcılığı; itaatkarlık yerine özgürlükçülüğü; çalışmalarda bireysellik yerine dayanışmacı ve paylaşımcılığı benimsemektedir.
Her bireyin kendine özgü bir kişiliği ve geleceğe yönelik özlemleri vardır. Her birey sorumluluk almak ve gelişmek için beceri, anlayış, duygu, bilinç ve düşünme yeteneği ile donanmıştır. Tüm insanlar yetişmek ve gelişmek için yaşam şans ve olanaklarına sahip olmalıdır.
Bireyin değeri ve dokunulmazlığına saygınlık, “olmazsa olmaz” bir şarttır. Bireyin yaşam hakkı mutlaktır ve her şeyin üstündedir. Bu anlamda bireyler bir diğerinin haklarını çiğnemeksizin hak ve hukuk açısından eşit muamele görmelidir.
Hak ve Özgürlükler Partisi, bireyin hak ve hukukunu çalışmalarının merkezine oturtmaya çalışır. Politika, aktif sorumluluk almak isteyen, yaratıcı ve dayanışmadan yana olan bireylerden oluşan bir toplum yaratmak için yapılmalıdır. Politika, bireylerin yaratıcılığını körelten, onu itaat-karlığa yönelten bir eğilim içinde olursa hem birey hem de toplum giderek gücünü yitirir ve sonuçta hem bireyi hem de toplumu hiçe sayan totaliter sistemlere yol açılır.
Bireyin yaratıcı ve sorumluluk becerisi tüm kültürel, bilimsel, sosyal ve ekonomik gelişmelerin temel kaynağıdır.
Bu amaçla Hak ve Özgürlükler Partisi, bireyin kendi yaşamına yön verebilmesi için gereken olanakların yaratılması için çalışır.
Hak ve Özgürlükler Partisi, değişik toplum kesimlerine mensup farklı görüş ve düşüncedeki aydın ve politikacıların, Kürt sorununu adil ve eşitlikçi bir çözüme ulaştırmak; demokratik hak ve toplumsal özgürlükleri anayasa ve yasaların güvencesi altına almak amacıyla, siyasal ve toplumsal sistemi yeniden yapılandırmak için kurulan bir partidir; Kürt sorununun barışçıl, demokratik ve eşitlikçi bir yaklaşımla diyalog ve toplumsal uzlaşma yoluyla çözümünden yanadır. Bunun gerçekleşmesi için devleti, Kürt ve Türk halkının eşitliği temelinde demokratik federal bir tarzda yeniden yapılandıracaktır. Partimiz bunu gerçekleştirmek için mücadele edecektir.
Hak ve Özgürlükler Partisi, mevcut siyasi bileşenlerle kendisini sınırlandırmadan resmi ideolojinin ve rejimin uygulamalarından zarar gören ve en geniş toplum kesimlerini parti ortak zemininde bir araya getirmeye çalışacak, bunun için gerekli her türlü özveri ve çabayı gösterecektir.
toplumu uygarlık çizgisine taşımak isteyen; hukukun üstünlüğünden yana; Hak ve Özgürlükler Partisi, uluslararası antlaşma ve sözleşmeleri ulus üstü gören; Kürt sorununun çözümünü isteyen siyasal parti, grup, sendika ve meslek örgütlerini iş ve güç birliği yapılabilecek güçler olarak görmekte ve değerlendirmektedir.
Hak ve Özgürlükler Partisi, Türkiye gibi ekonomik ve toplumsal gelişme bakımından geri kalmış ülkelerin tümünde yoksulluğu artıran; kaynak israfına, toplumsal gerilime ve barışın tehdit altına alınmasına yol açan şiddet yanlısı politikalara ve silahlanmaya karşı çıkar; uluslararası ve bölgesel sorunların çözümünde diyalog ve uzlaşmayı öngörür.
Hak ve Özgürlükler Partisi, ulusal baskı ve tahakküm altındaki ulusların özgürlük mücadelelerini destekler; kendi geleceklerini belirleme hakkını ayrımsız bir şekilde bütün uluslar için vazgeçilmez bir hak olarak görür.
Hak ve Özgürlükler Partisi, bölgesel ve uluslararası barışı savunur, komşularıyla ve dünyayla barışık bir Türkiye öngörür. BM, AGİT, Paris Şartı, AB Katılım Ortaklık Belgesi ve Kopenhag Kriterleri gibi uluslararası sözleşmelere sahip çıkarak, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerdeki haksız çekincelerini kaldırmasını ve iç hukukunu buna uygun hale getirmesini ister.
Hak ve Özgürlükler Partisi, şeffaflık ve açıklığı ilke edinerek, Türkiye’de toplumsal barışı engelleyen, gelişme ve ilerlemenin önünü tıkayan başta Kürt sorunu olmak üzere, tüm sorunları çözmeyi hedeflemektedir.