Mirabel Kardeşlerin başlattığı mücadele devam ediyor Sultan Söylemez* |
![]() |
Yazar Sultan Söylemez |
Pazar, 24 Kasım 2019 08:23 |
Dominik Cumhuriyeti’ndeki diktatörlüğün yıkılmasında büyük rol oynayan, bedelini hayatlarıyla ödeyen 3 kız kardeş Patria, Minerva ve Maria Mirabel, 25 Kadın Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün sembolüdür. Yoğun işkenceden sonra tecavüz edilerek öldürülüp bir uçurumun kenarına atılmalarının üzerinden tam 59 yıl, Birleşmiş Milletler’in de onların anısına bugünü mücadele günü olarak kabul etmesinin üzerinden 20 yıl geçti. O günlerden bugüne hem Türkiye’de hem de dünyada cinsiyet ayrımcılığı ve kadına yönelik şiddetin artarak devam ettiğini görüyoruz. Türkiye’de her gün en az bir kadın katlediliyor, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı şiddetin bin bir haliyle karşı karşıya kalıyoruz. Toplum olarak bu ölümleri konuşmaktan, şiddetin diğer yönlerini neredeyse göremeyecek hale geldik. Burada, toplumsal yapıyı şekillendiren geleneksel ve kültürel etkenlerdeki cinsiyetçi söylem ve eylemlerin yanı sıra, buna karşı önleyici ve koruyucu tedbirler almayan yönetim erki sorumludur.
Bu tanımdan hareket edersek, hemen her kadının yaşamın birçok alanında şiddete maruz kaldığını görüyoruz. Evde uygulanan şiddet çoğu zaman dışarıya dahi yansıtılmıyorken, dışarıda kendisini "kadının namus bekçisi" görenler her türlü şiddeti uyguluyorlar. Örneğin; kadının "adabı" sorgulanıyor, giydiği şort ya da taktığı başörtüsü yüzünden fiziksel şiddete uğruyor. Bir akademisyen giyimi ‘’seksi’’ olduğu gerekçesi ile çalışan bir hakkında soruşturma açıyor, ya da bir patron, çalışanı kadını ilişki teklifini kabul etmedi diye işten çıkarabiliyor. Son günlerde, bir kadını öldüren sanığın avukatının, öldürülen kadın için "çok geziyordu" gibi söylemi, cinsiyetçi yapının toplum katmanlarına ne derece sirayet ettiğinin bir göstergesidir.
Nüfusun üçte birini oluşturan Kürdlerin dillerini özgürce kullanamamaları nedeniyle ve yaşamın birçok alanında ayrımcılık yaşayan Kürd kadını da bu yönde şiddete uğramaktadır. Dilini kullanamama iletişimini ve sosyal yaşamını daraltmaktadır. Göçle geldiği metropollerde ötekileştirilmekte, yalnızlaşmaktadır. Ülkede bulunan ve savaş mağduru mülteci kadınlar, tecavüzlere ve şiddete uğramaktadır.
HAK-PAR diyor ki;
-Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılık ve eşitsizliğe son verilmeli, toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde hayatın her alanında kendi kararlarıyla var olmasının önünü açılmalıdır. Kadına yönelik her türlü şiddeti insanlık suçu olarak kabul eden partimiz, tüm kadınları cinsiyet temelli baskıya, sömürüye karşı mücadele etmek için HAK-PAR da örgütlenmeye çağırıyor. Kadınlar birlikte güçlü… *HAK-PAR Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bu Makele23542 Kez Okunmuştur |
Pazar, 24 Kasım 2019 08:34 tarihinde güncellendi |