Davut BİLİNMİŞ
Demokrasi kısaca; bir ülkede toplumsal katmanların hukukla çerçevelenmiş yönetim biçimleridir.
Ulusal ekonomi politikası ise, o ülkede hukuk ve adaletin gelişmişlik düzeyine göre yürütülen, ekonomik uygulama sistemleridir.
Farklı ülkelerin vergi uygulamaları, o ülkelerin hukuk, demokrasi, sosyal devlet ve ekonomik politikalarına göre şekil alan en önemli unsurlar arasındadır.
Türkiye’deki gelir dağılımı tablosuna bakıldığı zaman,
Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi,
Türkiye’deki uygulama TÜİK’in hazırladığı istatistiki verilere göre, toplam gelirleri 4 gruba % 20, toplam %100 olarak gelir dağılımlarına bakıldığı zaman, ilk % 20 grup en düşük gelir grubu ortalama, % 6 seviyesindeki gelir payına karşın, en üst % 20’lik grup en çok pay alan grup olarak % 46 toplam gelirden pay almaktadır.
Aradaki uçurum 7,5 kata ulaşıyor, en fakir ile en zengin yüzde 10’luk dilimler arasındaki fark 13 katın üzerinde. Bu karşılaştırma en fakir biri ile, en zengin biri için yaptığımızda uçurum inanılmaz boyutlara ulaşacaktır.
Türkiye’de vergi uygulama sistemine bakıldığı zaman, çok daha bariz olarak sosyal devlet yapısından uzak olduğu görülmektedir.
Bütün dünya devletleri, vatandaşından vergi alarak, devletin hizmet işlevini onun geliri üzerinden yürütmekte olduğu gerçeği vardır.
Bunun için de her yıl, bir sonraki yılın bütçesi hazırlanarak, gelirler ve giderler üzerinden hizmet planlamaları yapılmaktadır.
Gizli ödenek bütçeleri hariç, güvenlik politikaları hâkim ülkelerde bu bütçe yüksek seyretmektedir.
Vergi sistemleri, ülkelerin en önemli ve bariz ekonomi politikalarıdır. Bu da iki kategori altında toplanmaktadır.
Dolaylı vergiler, bütün vatandaşların yapmış oldukları harcamaların içinde ödedikleri vergilerdir.
Dolaysız vergiler, beyana dayalı vergilerdir, herkes kendi gelirine göre beyan ederek yıllık veya dönemsel ödenen vergilerdir.
Demokrasileri gelişmiş, devlet vatandaşın hizmetindedir diyen ülkeler, dolaylı vergiler oran olarak düşük seviyelerde % 35 – 40 seviyesindedir.
Dolaysız olarak, beyan ile ödenen toplam vergiler oranı ise, % 65 – 70 seviyelerdedir.
Türkiye’de ise tam tersi bir durum söz konusudur, dolaysız beyana dayalı vergiler % 35 – 40, dolaylı vergiler % 65 – 70 seviyesindedir.*
Kısaca; günlük olarak yapılan alışverişlere göre en fakir ile en zengin aynı vergileri gelir durumları gözetilmeden ödemektedir. Alışverişin içinde ödenen ÖTV ve KDV zengin de fakirde aynı ödemektedir.
Sosyal devletin hâkim olduğu bir ülkede bu oranlar devreye alınması halinde, inanılmaz dirençler ortaya çıkar.
Sebebine gelince sosyal devletlerde ‘’devlet vatandaşın vergileri ile beslenen bir hizmetkardır’’ zihniyeti hâkim iken,
Türkiye ve benzer ülkelerde ‘’devlet vatandaşına şefkat göstermesi gereken bir kurum’’ olarak gösterildiği için, vatandaş bu “kutsal yapıdan‘’ dolayı, hak arama refleksini kaybetmiştir.
Ayrıca, ‘’devletin bekâsı’’, ‘’bölünme tehlikesi’’ vb gibi zihinlere yerleştirilen algılardan dolayı, devletlerin bir avuç insanın çıkar düzenlerine devam ederek ülkelerine sahip çıkma kabiliyetlerinden uzaklaşmışlardır.
Bugün yaşanan ekonomik kriz ve yoksullaşmata rağmen, bu vergi sisteminin soygununu, değiştirmeyi programına alan bir parti yoktur. Sadece CHP uzun vadede vergi sistemini daha adaletli yapacağını programına almış ve dolaylı vergi oranlarını azaltmayı taahhüt etmiştir, inşallah geçmişteki diğer vaadleri gibi havada kalmaz.
Devamı olan yazıda, Türkiye’deki, üç siyasi kategori ve demokrasi mücadelesini yazacağım.
*Alıntı: Aynı eser ve TÜİK istatikleri
Post expires at 6:17pm on Pazartesi Nisan 4th, 2022